"Şu hayvanımsı maçı seyredecek olduğuma gerçekten inanamıyorum."
Calum, Michael'a gözlerini devirdi. Michael'ın belki de dünya üzerinde kedilerden daha da fazla nefret ettiği bir şey vardıysa o da futboldu. Daha doğrusunu söylemek gerekirse sporla ilgili yapılan aktivitelerin hiçbirinden hoşlanmazdı. Ama fazlasıyla sert oynanan Amerikan futbolundan fazlasıyla nefret ederdi.
"Devon'un canı sıkılmasaydı sana siktir git derdim, biliyorsun değil mi?"
"Teşekkür ediyorum. Demiş kadar oldun sahiden."
Gözlerimi devirip sıkıntıyla bir nefes verdim. "Şunu keser misiniz?"
Michael anında sustu. Ellerini asker yeşili montunun ceplerine koymuş, etrafı seyretmeye başlamıştı. Etraftan kastım da oyuncuların hemen karşı tarafında neşelendirme gösterilerini yapıp değişik jimnastik hareketlerini yapan Etna ve takımını seyrediyordu. Michael'ı bunu yaptığı için neredeyse öldürebilirdim.
Koç, takımın toplanması için ıslık çalıp ellerini birbirine çarptı. Sahanın neredeyse bir ucunda toplanıp ısınma hareketlerinin bir kısmını bitirmeye çalışan birkaç kişi bunu bırakıp Koç'un yanına koştu. Yanımda durup da ısınmayan tek kişi Calum'dı. Koç, bunu fark ettiğinde Calum'a seslendi.
"Kaldır o kıçını ve buraya gel Hood!"
"Sikeyim," Calum gözlerini devirerek söylendi. "Tamamdır!"
Koç Calum'ın bir an önce geleceğine gerçekten inanarak etrafında daire oluşturan diğer takım üyeleriyle hararetli bir şekilde konuşmaya başladı. Elleri ve kolları aceleyle hareket ediyor, neredeyse onları azarlarcasına talimat yağdırıyordu. Calum'ın kolunun altından gergince sıyrıldığımda, kaşlarını çatarak bana baktı.
Üzerindeki lacivert takım forması ve dağınık saçlarıyla gerçekten çok güzeldi. Üstelik daha az üzgün görünüyordu. Dawn'ın gidişini hiçbir zaman aşamayacağını biliyordum. Hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmasını beklemek pek de normal değildi, Dawn'ı tamamen unutması da. Ondan sadece kendisini toplaması için biraz zaman tanımasını söylemiştim. Sonuçta Hood ailesinin üzerinde genel olarak bir gerginlik vardı ve kimsenin kimseye laf anlatacak hali yoktu. Herkes kendi başının çaresine baktığı o düzene geri dönmüştü. Bir nevi... dağılmış gibilerdi.
Etna burada hiçbir şey olmamış gibi lanet olası kalçalarını ponponuyla birlikte sallarken gerçekten bu dramalar adına içimden geçen tek şey: kusma isteğiydi. Yemin ederim bunca samimiyetsizliğe karşı içimden başka hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Nasıl böyle ruhsuz davrandığını da anlayamıyordum gerçekten. Bir çocuğu annesinden kopartmış olduğu ve adaletin terazisini bir tomar para sayesinde şaşırttığı gerçeği onu rahatsız etmiyordu. Hiç hem de. Herhangi bir duygu durumuna dair en ufak bir kırıntı bile yoktu.
Calum ne düşündüğümü anlamış gibi önümde dikildi. Etna ile olan görüş açımı tamamen ortadan kaldırırken, dudaklarıma kısa ve ıslak bir öpücük bıraktıktan sonra alınlarımızı birbirine yasladı.
"Şunu görmezden gel, yoksa topu kafasına geçireceğim."
"Eh," omuz silktim. "Bir zamanlar benim kafama atmıştın. Bence hala yapabilirsin."
Büyük bir kahkahayla birlikte başını geriye doğru attı. Örgümden düşen kısa katlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken "İtiraf etmem gerekirse o zaman seni gerçekten çok kıskanmıştım." dedi.
Kalbimin mideme düştüğünü hissettim. Bunca zamandır birlikteydik ama hala tek bir cümlesiyle vücudumdaki her şeyin işleyişini nasıl yerle bir ettiğini anlayamıyordum. Kirpiklerimi kırpıştırarak onu seyrederken, yanaklarımdaki ısı artışını hissedebiliyordum. İçimdeki tüm duygular sıcacık kahverengi gözlerinin ısısıyla kaynamaya başladığında, avucunu yanağıma bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
He(art) || hood
FanfictionSenin gözlerinde, beni olmak istediğim gibi tarif eden bir şey vardı.