4.2

3.8K 284 80
                                    

"Hey."

Bisikletimi, okulun bahçesinde bisikletler için ayrılmış olan demirlere yaslayıp kendi kilidiyle sabitlemeye çalışırken Luke yanıma geldi. Başımı kaldırıp bütün parlaklığıyla gözlerimin içine bakan mavi gözleriyle gözlerim buluştuğunda dudaklarımı birbirine bastırdım. Ufak hareketlerle, başımı belli belirsiz salladım.

"Biraz sana zaman tanımak istedim." dedi Luke. "Son zamanlarda yorgun görünüyordun."

Nedense herkes benim yorgun görünüyor oluşuma kafayı takmıştı. Bunun en büyük sebeplerinden birisi de Luke olmasına rağmen karşımda hiçbir suçu yokmuş gibi durmuyor muydu bir de...

Fakat her şeye rağmen, kendisine en az kızdığım kişi oydu. Bu çok saçma görünebilirdi ancak onu kendi aklımda büyüten bendim, olduğundan çok daha farklı bir insan olduğuna inanan bendim. Hayal kırıklığına uğradığımı anladığında diğerleri gibi gurur yapmamış; herkesin içinde özür de dilemişti. Yine de bu yaptığını unutacağım ve kolaylıkla sineye çekebileceğim anlamına gelmiyordu.

Ve uzak durmak isteme kararımı rafa kaldıracağım anlamına ise hiç gelmiyordu.

"Sınavlardan." dedim yavaşça. Bisikletimin kilitlendiğinden emin olduktan sonra Luke yavaşça başını salladı.

"Edebiyattan yine oldukça iyi not almışsın."

"Luke," sabırla adını söylediğimde montunun kapüşonunu düzeltmeye çalışıyordu. "Nasıl böyle davranabiliyorsun?"

Kaşlarını çattı. Sanki gerçekten de anlaşılması güç şeylerden bahsediyormuşum da, ilaveten birden fazla açıklama yapmam gerekiyormuş gibi gözlerini yavaşça üzerimde gezintiye çıkarmıştı. Birkaç saniyeliğine aramızda salınan meltemden dolayı gözlerimin önüne düşen saç tutamlarımı kulağımın arkasına sıkıştırışımı ve sabırla onun karşısında dikilerek cevap vermemi bekleyişimi seyretti.

"Nasıl... davranıyorum?"

"Böyle işte. Hiçbir şey olmamış gibi, sanki ikimiz de birbirimizi hiç aşağılamamışız gibi."

"Devon," bana doğru bir adım attığında kıpırdamadım. "Gerçekten söylediklerim için çok üzgünüm. Bundan ne kadar büyük bir utanç duyduğumu bilemezsin. O an... o an neden öyle davrandığımı bilmiyorum. Benden hoşlandığını-"

"Evet Luke senden hoşlandım." diye mırıldandım yavaşça. "Senden geçen seneden beri hoşlanıyordum ama bu kendimi sana kullandırtacağım anlamına gelmiyor."

"Özür dilerim."

"İstemiyorum, sadece..." sabırla bir nefes daha alıp verdim. "Sadece benden uzak dur, tamam mı?"

Oradan uzaklaşıp okulun binasına girebilmek için arkama bile bakmadan adımlamaya başladım. Bütün bu olanlar artık sabrımın sınırlarıyla oynuyordu ki bunun iyi bir şey olduğunu söylemeyezdim. Çok alakasız bir kişiye çok alakasız bir olayla patladığım zaman geri dönüşü olmayacak bir hata yapmak üzereymişim gibi hissediyordum. Bu benim için iyi bir şey değildi. Mental açıdan kendimi güvende hissettiğimi de söyleyemezdim üstelik.

"Devon bekle."

Luke bu kez önüme geçip beni durdurdu. Derin bir nefes alıp verirken yine bahçedeki birkaç kişinin dönüp bize baktığını fark ettim. Tabii, okulun görünmezinin ve sosyal statü olarak kendisiyle eşit olmadığım Luke Hemmings ile konuşuyor olmam oldukça şaşırtıcıydı.

Çantamın kayışlarını avuçlarımın arasına alıp sıkarken gözlerinin içine dik dik baktım. Sinir kat sayımı arttırdığını hissetmiş olacaktı ki, bir anlığına ne söylemesi gerektiğini unutmuş gibi kelimelerini yuvarladı.

He(art) || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin