yalnızlıklar okyanusunda bir adacığım ben, amansız bir aşkın fırtınası döverken gönül kayalıklarımı, ben acıların koynuna emanet ederim simsiyah ruhumu...
●●
Her sabah olduğu gibi şiddetli bir baş ağrısıyla uyandı, Finn.
Ağrıyan şakaklarından dolayı acıyla yüzünü buruşturdu. Artık rutin hâline gelen kendine küfür etme seramonisi bitince elini alnına koydu ve gözlerini yavaş yavaş araladı. Balkonun camından odasına yansıyan şiddetli güneş ışıkları, saatin öğlen olduğunu belli ediyordu.
Finn, oflayarak iki eliyle şakaklarına baskı uyguladı. Birkaç saniye sonra şifonyerin üzerinde duran telefonunu eline aldı ve geceden kalma bildirimlerine baktı. Ardından göz devirip telefonu eski yerine koydu ve ayaklarını yataktan sarkıttı. Eliyle saçlarını karıştırdı ve omuzlarını dikleştirdikten sonra ayağa kalktı. Dolabın önüne gelip siyah bir pantolon ve salaş, beyaz bir tişört çıkardı. Kıyafetlerini giyindikten sonra odasıyla iç içe olan banyosuna girdi ve soğuk suyla yüzünü yıkayıp tamamen kendisine geldi. Rutin işlerini bitirdikten sonra odasından çıktı ve aşağı salona indi. Annesi televizyon izlerken babası da gazete okuyordu.
"Günaydın, sevgili ailem!"
Annesi, başını çevirip büyük masaya doğru ilerleyen oğluna baktı. Babası ise hiç oralı olmadı.
"Dün gece nerede kaldın?"
Finn, kaşlarını çatarak annesine döndü.
"Dün gece eve geldim ya anne."
Annesi, televizyonu kapattı ve ayağa kalkıp topuklu ayakkabılarının tiz sesiyle oğlunun yanına gitti.
"Gece yarısına kadar bekledim ama gelmedin, Finn."
"Saat 3 falandı geldiğimde. Sen erken uyumuşsan benim yapabileceğim bir şey yok."
Annesi, sabırla iç çekti ve elini alnına koyup gözlerini kapattı.
"Sizi seviyorum." dedi ve en gıcık gülümsemesini ailesine sunarak salondan çıktı. Telefonu, cüzdanı ve araba anahtarını aldı ve evden ayrıldı. Garaja giden büyük merdivenlerden indi ve arabasına atlayıp gaza köklendi. Gözünü alan güneş, onu rahatsız edince hemen kolunun altında duran bölmeden güneş gözlüğünü aldı ve taktı. Tam radyoyu açacakken çalan telefonuyla durdu.
Scott Arıyor...
Finn, haylazca gülümsedi ve aramayı yanıtlayıp hoparlöre aldı.
"Coşuyor muyuz?!!"
"Coşmak ne kelime!"
"Bizim yatta bekliyoruz! Gel hadi."
"Oğlum sabahın bu saatinde yata gitmek için ne bok yedin acaba?"
"Kızlar var lan, kızlar!!"
Finn, Scott'ın neşeyle söylediği şeye kahkaha attı. Tapılası kahkahası yüzüne çarpan sert rüzgara karıştı. Dudaklarını yaladı ve yanan kırmızı ışık nedeniyle durdu.
"Tamam, geliyorum." dedikten sonra aramayı sonlandırdı, Finn. Radyoyu açtı ve açılan şarkıyla iyice havaya girdi.
Birkaç dakika sonra limana ulaştı. Arabasını park etti ve indi. Scott'ın babasına ait olan yata bindi ve yukarı kata çıktı. Bir kızla cilveleşen arkadaşını görünce bilerek öksürdü. Scott, sinirle Finn'e döndü.
"Ne var lan? İçine sıçtın her şeyin."
"Kafamı dağıtmam lazım."
"Lan dün gece o kadar içtin. Senin başın nasıl katlanıyor bu baskıya a**ına k*y*ayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günışığı Körfezi
FanfictionBüyük oteller zincirinin sahibi Eric Wolfhard'ın oğlunun 18. yaş gününden sonra aldığı sorumluluk üzerine aklında oluşturduğu plan nasıl bir sonuca varacak?