3 gün sonra...
"İşlemler tamam. Taburcu olabilirsiniz." dedi ve elindeki dosyayı kapatarak tebessüm etti doktor, Bay Wolfhard'a.
"Teşekkürler, doktor bey."
Doktor, tam arkasını dönüp gidecekti ki Eric, birkaç büyük adımla onu kolundan tuttu ve önüne geçti.
"Bundan sonra bir sıkıntı çıkmaz, değil mi? Herhangi bir stres, gerginlik veya herhangi bir şey."
"Meraklanmayın. Finn gayet iyi durumda. Bir sorun çıkmaz ama çok ama çok düşük bir ihtimal çıksa bile iyi bir doktora gidip dikişini yeniletebilirsiniz. Ekstra bir müdahaleye gerek yok."
"Peki. Sağ olun."
Doktor, yeniden arkasını dönüp gitti. Bay Wolfhard ise asansörlere ilerledi ve tuşa basıp beklemeye başladı.
Odada oğlunun kıyafetlerini çantaya yerleştiren Bayan Wolfhard'ın ise içi hiç rahat değildi. Mackenzie'nin başına gelenleri kapataslak biliyordu. Yani sadece ona birinin zarar vermek istediğini. Dahası yoktu. Oğlunun ona duyduğu ilgiyi de görüyordu ve bu onu kahrediyordu. Finn, asla Mackenzie'yi burada bırakıp gitmezdi. Hele ki son olaydan sonra. Genç kız kendisini tamamen toparlayamamıştı bile ve bir süre daha da toparlanabileceğini düşünmüyordu, Mary.
Bayan Wolfhard, üzgün bakışlarını hâlâ uyumakta olan oğluna çevirdi. O sırada kapı açıldı ve içeri Eric girdi. Mary, ona sessiz olması için işaret yaptı ve hızlı adımlarla eşinin yanına gidip onu dışarı çıkarttı. Kendisi de çıktıktan sonra sessizce kapıyı kapattı.
"Ne yapıyorsun, Mary?"
"Bir daha mı düşünsek?"
"Bunu daha kaç kere konuşacağız?"
"İçim hiç rahat değil, Eric. Anlamıyorsun. Finn, o kızı gerçekten seviyor."
Eric, derin bir nefes aldı ve yüzünü sıvazlayıp eşine baktı.
"Kızı da peşimizde mi götüreceğiz, Mary? Ailesi böyle bir şeye izin verir mi sanıyorsun?"
"Bu haldeyken hele vermezler tabii ki ama..."
"Finn burada daha fazla kalmayacak. Zaten otelin gidişatı son olanlardan sonra iyice kötüye gitmeye başladı. Bu durumu bir an önce düzeltmem lazım. İşim başımdan aşkın zaten bir de yeniden bu konuyu tartışmayalım. Konu kapanmıştır." dedi ve Mary'i dışarıda bırakıp oğlunun odasına girdi.
"Nihayet geldin!"
Tyler, hızla oturduğu yerden kalktı ve parmaklıkları tutarak Jack'e baktı.
"Aklımı kaçırmak üzereyim. Kimse bir şey söylemiyor, telefon kullanamıyorum ve sen ortalıklarda yoksun! Tanrı aşkına, neler oluyor, Dylan?!"
"Hepsini konuşacağız, Ty. Merak edilecek bir şey yo-"
"Çocuk mu kandırıyorsun sen?! Üç gündür yoksun ve bir şey olmadığını mı söylüyorsun?!"
Tyler, parmaklıklara sert bir şekilde vurdu ve sinirle soludu.
"Önce buradan çık sonra konuşalım, tamam?"
"Nasıl?"
"Finn dün her şeyi halletti. Bir sorun kalmadı, çıkıyorsun işte." dediğinde içeri bir memur girdi ve elindeki anahtarla kilidi açıp kapıyı araladı.
Tyler, parmaklıkların arkasından çıkınca Jack'i hemen kolundan tuttu ve dışarı doğru büyük adımlarla yürümeye başladı.
"Sakin olur musun, Tyler?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günışığı Körfezi
FanfictionBüyük oteller zincirinin sahibi Eric Wolfhard'ın oğlunun 18. yaş gününden sonra aldığı sorumluluk üzerine aklında oluşturduğu plan nasıl bir sonuca varacak?