47. BÖLÜM

169 6 5
                                    

Sevinç dolu kahkahaları odada yankılanırken hattın diğer ucundaki genç, telefonu kulağından uzaklaştırarak hâlâ duyduğu cümlenin şokunu üzerinden atmaya çalışıyordu.

"Hani bakmazdı bana? Ha, hani olmazdı? Konuşamazsın bile, diyordun. Ne oldu?!"

"Oha! Ciddi miydin lan sen?"

Kahkahaları yavaş yavaş dururken gözlerini devirdi, Ryan.

"Salak mısın, Scott? Ne anlatıyorum iki saattir ben?"

"Dalga geçiyorsun sandım."

"Harbiden bir şey olmuş sana. Çok mu güneşte kaldın? Beynin erimiş olmasın, kontrol etseydin."

"Kafa denen bir şey mi kaldı sanıyorsun, Ryan?"

"Gitmeseydin. Ben mi dedim sana 'git' diye? Bak, ne güzel refaha erdim ben."

"Hâlâ gerçekliğinden şüpheliyim."

"Geldiğinde kendi gözlerinle görürsün o zaman."

Scott, artık Ryan ile bu konu üzerinde daha fazla tartışamayacağı için ona cevap vermedi. Konuyu değiştirmek adına arkadaşını onaylayarak geçiştirdi.

"Finn'den ne haber?"

"Bilmiyorum ki."

Scott, yerinde oturamayarak aniden ayaklandı ve yüzünü sıvazlayarak derin bir iç çekti.

"Aramıyor. Ben aradığımda açmıyor. Mackenzie'nin telefonu yok, Doktor Carol'ın da...Steve'i asla aramam zaten. Anlayacağın hiçbir şekilde ona ulaşamıyorum."

"Ne yapacaksın peki?"

"Ben de bilmiyorum. Hâlâ babasının adamlarını buraya peşimden sürüklediğimi düşünüyor."

"Steve'i arasan ne olur sanki? Gidip konuşman gerekiyor."

"Aramak istemiyorum."

"Neden lan neden? Aradan iki sene geçmek üzere neredeyse, neyin kinini besliyorsun çocuğa?"

"Kapar mısın çeneni. Aramayacağım, dedim. Nokta!"

Scott, aramayı Ryan'ın yüzüne kapattıktan sonra telefonu yatağa attı. Ardından nefes alamadığını hissedip balkona çıktı.

Otelden apar topar gideli tam bir gün olmuştu ama hâlâ gelen biri yoktu. Aramayı kesin bir dille reddettiği Steve gelse bile razıydı çünkü dostundan ve kardeşi saydığı Kenzie'den haber almak istiyordu.

İşte tam o an, balkondayken, gözüne tanıdık gelen bir araba otelin önüne geldi. Scott, daha dikkatli bakmaya başladı ve araçtan inip anahtarı valeye veren kişinin Steve olduğunu gördü.

İçinden rahat bir nefes alarak Tanrı'ya teşekkür etti ve biraz merak birazcık da heyecanla önce balkondan çıkıp odanın kartını aldı, sonra da odadan çıkıp Steve'in kaldığı odanın kapısının önüne gitti.

Bir dakika içerisinde asansör kapısı açıldı ve Steve, koridorda göründü. Elinde telefon vardı ve elleri ekranda geziniyordu. Muhtemelen birine mesaj yazıyor, diye düşündü, Scott.

Steve, telefonun tuş kilidini kapatıp cebine koyunca aynı zamanda oda kartını da cebinden çıkardı ve başını kaldırdı. Odasının önünde Scott'ı görmesiyle bir an durdu ve derin bir iç çekti. Omuzlarını dikleştirerek onu görmemeyi tercih etti ve kapının önüne geldiğinde Scott yokmuş gibi kartını kapıya okutup içeri girdi.

Scott, gözlerini kapatıp sakin kalmaya çalıştı çünkü Steve'in hareketleri zaten sinirlerini bozuyorken bir de bu olayda suçlu durumuna düşmesi daha da sinirlerine dokunuyordu. Üstelik Steve'in ona inanması için daima sakin kalmalıydı yoksa asla kendisini inandıramazdı.

Günışığı KörfeziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin