20.BÖLÜM

509 31 82
                                    

Altıncı his.

Bazıları bunun saçma bir düşünce olduğunu söyler fakat bazıları ise bu iki kelimeye öyle çok inanırki, attığı her adımı altıncı hissine dayanarak gerçekleştirdiğini söyler.

Ve inananlar için ise bir diğer ayrım şudur: kadınların altıncı hissi erkeklerden daha kuvvetli.

Belki de gerçekte öyledir. Kesin bir kanıtımız yok sonuçta. Ama o gece, hafif esintili bir havada saçlarının uçları ahenkle hareket ederken ve parmakları arasındaki sigarasının dumanı rüzgara karışıp kendi yoluna giderken durum farklıydı. O gece kesinlikle altıncı hissi daha kuvvetli olan kişi erkekti: Finn Wolfhard.

Daha en başında buraya gelmeyi hiç istememişti. Ne buraya gelmek ne de işin başına geçmek. Sadece eğlenmek, genç olmak, sorumluluk almamak ve istediğini yapmak istemişti...özgür olmak. Ailesine karşı çıkmış fakat söz geçirememişti.

O an tek başına balkonda oturup öylece bunları düşünürken aslında olanı daha iyi anlıyor, Finn: buraya gelmek istemedim çünkü içten içe neler olabileceğinin farkındaydım, bunu biliyordum, hissettim ama sonuç...

Derin bir nefes alıp verdi, başını öne eğdi, sağ eliyle saçlarını arkada tuttu ve sol parmakları arasında bitmek üzere olan sigarasından son nefesi almadan oturduğu sandalyenin kenarında söndürdü.

Aklında birçok soru vardı ve kendisini çok halsiz hissediyordu.

Freya'nın amacı ne?

Evet, aklında kalan ilk soru buydu çünkü Freya'nın o hayal kırıklığı dolu bakışını yakalamıştı. Gerçekten pişman olabilir miydi?

Finn başını iki yana salladı. Artık Freya'ya hiçbir şekilde inanmak istemiyord- aklına aniden daha da önemli bir soru geldi ve olduğu yerde doğruldu yavaşça.

Mackenzie...Nasıldı, ne yapıyordu?

Gözleriyle dışarıya baktı dikkatle. Sahilde ateş etrafında toplanıp eğlenen gençler vardı. Yolda yürüyen iki çift ve bankta oturan yaşlı bir çift vardı. Restorant ise sakindi ve sarı loş ışığı karanlığa ve duyulan çatal bıçak seslerine oldukça uyum sağlıyordu.

Finn, parmaklıklara yaklaştı ve restoranta daha dikkatli baktı. Ne Kenzie'yi görmüştü ne de Tyler'ı.

"Neredesin, Kenzie?"

Finn, derin bir of çekti ve hızla içeri girip dosyalarla dolu masanın üzerinden telefonunu aldı. Büyük adımlarla kapıya doğru ilerledi ve kapıdaki anahtarı çıkarıp cebine attı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra gitmek üzere kapıyı açtı ama karşısında gördüğü kişiyle öylece kaldı. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü, dudakları aralandı.

"Bay Foy?"

"Biraz konuşabilir miyiz?"

Finn'in şaşkınlığı iki katına çıkarken başını olumlu anlamda salladı. Bay Foy, Finn'in yanından geçerek içeri girdi ve durdu. Finn, başını öne eğerek kapıyı kapattı ve daha ne olduğunu bile tam anlayamadan Bay Foy şok olunası bir harekette bulunarak Finn'e sarıldı.

"Her şeyden önce senden özür dilerim."

"Bay Foy-"

"Her şeyi öğrendim, Finn. Sana gelip teşekkür etmem, ayaklarına kapanıp minnet duymam gerekirken gelip seni hadsiz bir iftira ile suçladım."

"Bakın, sizi anlıyorum gerç-"

"Sadece senden özür dilemeye geldim." diyerek bir adım geriledi, Bay Foy.

Günışığı KörfeziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin