Ne için burada olduğumuzu bilmiyorum ama keyif çatmak için burada olmadığımızdan eminim.
●●
Nazikçe eski tip radyoya dokundu ve oynatma tuşuna bastı. Çalan şarkı ortamla bir bütün oluştururken çantasını yere bıraktı ve yorgunlukla yatağa uzandı. Arkasından gelen genç, kapıyı kilitledikten sonra ilk olarak lavaboya gitti. Daha sonra üzerini değiştirdi ve yatağa, Miranda'nın yanına uzandı. İkisi de oldukça yorgundu. Gecenin ikisine kadar dışarıda kalıp eğlenmeleri ve biraz da olsa içmeleri bu yorgunluğa etki etmişti.
Finn, buraya geldiğinden beri ilk defa bu kadar eğlenmişti.
Gülümsedi ve derin bir iç çekti. Gözlerini kapamış olan Miranda'ya döndü. Bakışları ister istemez kızın dudaklarına kaydı. Hiç düşünmeden Miranda'nın dudaklarına bir öpücük kondurdu. Gözleri kapalı olan kız ise uyumadığını göstermek istercesine gencin dudağını dişledi hafifçe. Genç, inleyerek geri çekildi ama Miranda'nın bu hareketi onu tahrik etmekten başka bir işe yaramadı.
"Yaramazlık mı istiyorsun sen, ha?"
Miranda, gülerek ellerini Finn'in göğsüne koydu ve yaklaşmasını önledi.
"Fazla yorgunum, canım. Başka zaman."
"Pekâlâ. Nasıl istersen." diyerek tebessüm etti ve başını yastığa koydu. Rahat bir pozisyon aldıktan sonra yavaş yavaş Tanrıça'sıyla uykuya daldı.
Denizin sesi.
Kuşların sesi.
Dalga sesi.
Ve çalan alarmın sesi.
Genç, eliyle çalan alarmı susturdu ve gözlerini ovuşturup oturur pozisyona geçti. Kendine gelmek için birkaç saniye bekledi. Hemen ardından ayağa kalktı ve banyoda rutin işlerini yapıp kahverengi bir kot kapri ve beyaz bir tişört giydi. Odasından çıkmadan önce saçlarını da düzeltti ve iş günü onun için başlamış oldu.
"Hey, Tyler!"
Mutfağın arka kapısına yanaşmış olan kamyona ve onu çağıran iş arkadaşına baktı. Büyük adımlarla oraya gidip kolileri mutfağa taşımalarına yardım etti. Ardından restorantta çalışan Ed'e gidebileceğini söyledi ve günün ilk müşterisinden sipariş aldı.
"Lanet olsun," dedi, mutfağa girip tezgaha yaslanırken.
"Hem garsonluk yapıp hem siparişleri nasıl yetiştireceğim ben?"
"Ben yetmiyor muyum yoksa?"
Tyler, çatık kaşlarla solgun bir yüzle gülümsemeye çalışan kıza baktı.
"Senin ne işin var burada?"
"Ben burada çalışıyorum."
"Saçmalama, Mackenzie. Git ve dinlen." diyerek kızın kolunu tuttu ama genç kız, elini, kolunu tutan gencin eline koyup bitkince buruk bir tebessüm etti.
"Ben iyiyim, Ty. Bırak da sana yardım edeyim."
"Pekâlâ. Ama Trice gelince dinlenmeye gideceksin."
"Tamam."
Tyler, iç çekerek elini kızın kolundan çekti. Mackenzie, siparişi hazırlamak için işe koyulurken Tyler ise başını öne eğerek yeni gelen müşterilerden siparişlerini aldı.
Güneş'in sarı ve sert ışınları saydam camdan odaya yansırken genç kız, yerinde kıpırdandı. Kollarını havaya kaldırarak gerindi ve gözlerini aralamaya çalıştı. Fakat göz kapakları, kız her ne kadar istese de hem yorgunluktan hem de gözünü alan güneş yüzünden açılmadı. Eliyle yan tarafı yokladı. Gülümsedi ve tüm gücüyle gözkapaklarını aralayıp sol tarafa döndü. Finn, hâlâ uyuyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/153712222-288-k556797.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günışığı Körfezi
FanfictionBüyük oteller zincirinin sahibi Eric Wolfhard'ın oğlunun 18. yaş gününden sonra aldığı sorumluluk üzerine aklında oluşturduğu plan nasıl bir sonuca varacak?