*Son bölümdeki geceden devam*
"Ne istediler?"
"Bu seni ilgilendirmez." dedi ve kapıyı kapatıp salona geçti, Bay Brewer.
"Bu da ne demek şimdi, baba? Otel ile ilgili bir şeyler söylediler sana, duydum. Üstelik Finn yoktu. Ve-"
"Bu seni hiç ilgilendirmez, Miranda."
"Bana anlatmalısın!"
Bay Brewer, aniden arkasını dönünce Miranda olduğu yerde durmak zorunda kaldı.
"Neden? Finn denen çocuğa olan takıntın yüzünden yaptığın iğrençliklere yenisini eklemen için mi?!" dedi kendisini tutamayarak bağırdı, Bay Brewer. Yüzünde, Scott'ın anlattıklarını hatırlayınca, acıma ve iğrenme duygusu baş gösterdi.
"Ben hiçbir şey yapmadım, tamam mı?! Ne Finn'e ne de o kıza! Her şeyi o lanet olası adam yaptı! Benim hiçbir suçum yok, baba!"
"Onunla birlikte bunları planlanlaman senin de suçun olduğunu gösterir."
"Bir kere de benim tarafımda olsan ne olur yani?"
"Seni annenin yanına göndermediğim için dua etmelisin."
"Annemin yanında olmak evde hapis olmaktan çok daha iyi olurdu inan."
Bay Brewer, gözlerini kapatarak daha fazla konuşmadı ve arkasını dönüp salona geçti. Miranda, peşinden gitmedi. Elleri yumruk hâlini almıştı. İçinde adeta şimşekler çakıyordu. Büyük adımlarla merdivenlerden çıktı ve odasının önünde durdu. Tam kapısını açacakken bakışları kapısı çok hafif aralık kalmış olan babasının çalışma odasına kaydı. Sertçe yutkundu. Omuzlarını dikleştirdi ve sessizce odaya doğru ilerledi. Kapıyı yavaşça açarak içeri girdi ve arkasından kapattı. Hızla masanın başına geçip bilgisayarı açtı. Masaüstü açıktı. İçinden lanetler okudu. Eğer Scott, sayfayı açık bırakmış olsaydı bir şeyler öğrenebilme şansı olurdu. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. O anda aklına gelen şeyle tekrardan gözlerini açıp babasının otel kayıtlarını tuttuğu dosyaya girdi. Sıralama seçeneğini en son incelenen olarak değiştirdi ve evet! Son bakılan otelin kayıtlarını açıp Finn'in adını bulmaya çalıştı. Ancak sonra yüzündeki zafer gülümsemesi soldu. Finn'in adına yapılan bir rezerve yoktu. Miranda, en başa gelip bir daha dikkatle isimleri inceledi.
"Nasıl ya? Buldular ama. Yoksa neden gitsinler ki?" diye fısıldadı sinirle, Miranda. Son bir kez daha baştan sona isimlere dikkatle bakmaya başladı. Cebinden telefonunu çıkartıp isimlerin resmini de çekti ve dosyayı kapattıktan sonra bilgisayarı da kapatıp hızla kapının önüne geldi. Durdu ve sesleri dinledi. Babası hâlâ salonda olmalıydı. Bu fırsatı kaçırmadan hemen kapıyı sessizce açıp kapattı.
Kendi odasına girip yatağa oturduktan sonra hemen Kate'i aradı.
"Miranda? Nasılsın canı-"
"Beni dinle, Kate. Bırak şimdi onu bunu. Senden çok önemli bir şey isteyeceğim ve bunu benim için yapmak zorundasın."
"Ne yapıyorsun sen?"
Tyler, duyduğu sesle arkasını dönüp şaşkınca Jack'e baktı. Kapısını açmış olduğu arabaya arkasını dönerek kaşlarını çattı.
"Ne yapıyorsun burada?"
"Önce ben sana sordum. Nereye gidiyorsun sen?" dedi ve bu sefer kaşlarını çatıp hesap soran kişi Jack oldu.
Tyler, eliyle yüzünü sıvazlayıp derin bir iç çektikten sonra arabanın kapısını sert bir şekilde kapatıp Jack'e doğru iki adım attı. Jack ise olduğu yerde durup cevap bekleyerek Tyler'a bakmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günışığı Körfezi
Fiksi PenggemarBüyük oteller zincirinin sahibi Eric Wolfhard'ın oğlunun 18. yaş gününden sonra aldığı sorumluluk üzerine aklında oluşturduğu plan nasıl bir sonuca varacak?