36.BÖLÜM

400 22 35
                                    

"Merhaba, Mackz."

Finn, üzerine giydirilen kıyafetlerle içeri girdi ve sedyenin yanındaki sandalyeye oturup sağ elini avuçları arasına aldı. Canı çok yanıyordu. Hem ruhen hem de fiziken. Ama bunu umursamıyordu şu an. Kendisini bildi bileli önceliğini hep kendisine verir, başkalarını düşünmezdi. Burasından ziyade buradaki biri onu öyle güzel değiştirmişti ki...ikisi de bunun farkında bile değildi.

"Ellerin çok soğuk. Sıcacıktı, Mackenzie. Çok değil, yaklaşık bir saat önce sen benim ellerimi tutarken sıcacıktı."

Finn, kızaran burnunu çekti ve buruk bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına.

"Sana bunu kimin yaptığını çok iyi biliyorum. Ama merak etme, hepsinin hesabını soracağım ona. Yaptığı her şeyin cezasını çekecek."

Finn, derin bir iç çekip avuçları arasındaki ele sıcak bir buse kondurdu.

"Nasıl oldu bunlar? Nasıl bir anda..? Aklım almıyor. Sana nasıl kıyabiliyor, Mackenzie? Sana...sana nasıl...Tanrım!"

Finn, Mackenzie'nin canını yakmamak için elini yavaşça yatağa bıraktı ve sinirle kendi bacağına vurdu.

"Sormaya korkuyorum. Senin beni aslında duyabildiğini de biliyorum ve seni üzmek de istemiyorum ama ne olursa olsun, ben ne kadar korkarsam korkayım sana bunu sormaktan başka çarem de yok, Kenzie. Belki de gözlerini açmanı beklemeliyim, bilemiyorum. Aklım karmakarışık. Doğru düzgün düşünemiyorum."

Finn, dolu gözlerini Mackenzie'nin solgun yüzünde gezdirdi. Tekrardan elini tuttu ve gözleri, genç kızın yanağındaki pansumanlı kesikte takılı kalırken dudaklarını araladı.

"Kendime bile şaşıyorum bazen. Finn, diyorum. 'Bu gerçekten sen misin?' Buraya gelmeden önceki yaşamımda hiç iyi biri olmadığımı anladım. Değildim işte. Değilim. Kendini düşünen, başkalarını ve onların hislerini umursamayan, zengin, bencil, züppe ve neyden zevk alıyorsam onu yapan boktan bir herifin tekiydim ben. Sabahlara kadar içerdim. Eve bazen hiç gitmezdim bile. Annemin yüzünü sadece haftada bir kere gördüğüm bile olmuştu. Babamınsa hiç görmezdim bazen. Onlar aramadıkça ben aramazdım mesela onları. Ryan ve Scott ile alemlera akar, şu bar senin bu bar benim gezer, mekandan mekana geçer ve hiç durmadan kızlarla takılırdık. Buraya geldim geleli her şey değişti ama, Mackenzie. Sana yemin ederim ki değişti. Hayata bakışım tamamen değişti. İnsanlara, çevreye, hislere...sana."

Finn, gülümsedi ve alnını Mackenzie'nin eline yaslayarak yanaklarından yaşlar süzülmeye başlarken devam etti konuşmasına.

"Ne zaman kapıldım rüzgarına hiç bilmiyorum. Ama seni her gördüğümde, sesini her duyduğumda bir tuhaf oluyordu içim. Hele bana o baş kaldırışların yok mu?"

Finn, tekrardan güldü ve derin bir nefes aldı.

"O gece, o şerefsiz sana dokunmaya kalktığında ne oldu bilmiyorum. Kendimi bir anda odamdan çıkmış ve onu yumruklarken buldum. Evet, kızlarla ilişkim ortadaydı ama asla böyle değildi, Mackz. Karşılıksız hiçbir şey yapmadım bugüne kadar. Üstelik sen farklıydın. Nedenini o zaman bilmiyordum ama sen...farkıydın işte. Şimdi anlıyorum. Hele seni o sedyede baygınken gördüm ya. Her şey şimdi tam anlamıyla oturdu kafamda. Hislerimden, sana karşı olan duygularımdan eminim artık, Mackenzie. Ben seni-"

"Seviyorum."

Finn, duyduğu boğuk ve kısık sesle hızla başını kaldırdı ve gözlerini hafifçe aralamış olan Mackenzie'ye baktı. Genç kız, kurumuş dudaklarıyla buruk bir tebessüm etmeye çalışıyordu. Finn, Mackenzie'nin elini bırakarak yanaklarını sildi.

Günışığı KörfeziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin