Mackenzie, hayatının koşulsuz en mutlu gününü yaşıyordu. Finn, ona hiç alışık olmadığı iltifatlar ediyor, doğum günü için aklına hiç gelmeyen sürprizler hazırlıyordu. En önemlisi de ona güven ve sevgisini veriyordu. Mackenzie için bu paha biçilemez bir duyguydu. Şimdi de yemeklerini bitirmişler ve tatlıların gelmesini bekliyorlardı.
"Yemekler harikaydı. Buranın aşçısı kim? Ondan öğrenmem gereken tarifler var."
Finn, Mackenzie'nin bu mutlu ve heyecanlı hâline gülmeden edemedi.
"Bay Hardy. Seni onunla tanıştırırım ama daha sonra. Daha gün bitmedi."
Mackenzie'nin bakışları Finn'in gözlerinde kenetlendi.
"İyi ki seninle tanışmışım," dedikten sonra gülmemek için kendisini zor tutarak devam etti.
"Bay Wolfhard."
"Bay Wolfhard, ha?" diyerek tek kaşını kaldırdı ve çapkın bir sırıtış yerleştirdi dudaklarına.
"Evet. Patronum değil misiniz? Hem ne bu samimiyet?" dedi ve sol elini Finn'in göğsüne koyup onu kendisinden uzaklaştırdı.
"O otel kapanmadan önceydi. Ama şimdi,"
Finn, Mackenzie'nin büyüsüne kapılmıştı. Göğsüne koyduğu elini bileğinden nazikçe kavrayarak onu kendisine çekti ve bakışları genç kızın dudaklarına yöneldi. Her salise Kenzie'ye daha da yaklaşıyordu. Mackenzie ise gerilmişti. Belli etmemeye çalışsa da titriyordu ve şu an içinde bulunduğu durum ne kadar aklından atmak istese de Bill'i hatırlatıyordu ona.
"Finn, ben üzgünüm." diyerek aniden kendisini geri çekti, Mackenzie. Elini de Finn'in elinden kurtararak derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı.
"Çok özür dilerim."
Finn, o an ne yaptığının farkına vararak kendisine içinden ağır bir küfür savurdu. Ardından hızla ayaklanarak genç kızın karşısında durdu.
"Asıl ben çok özür dilerim, Mackenzie. Aptallık ettim. Bir anda kendimi kaybettim işte. Çok, çok üzgünüm."
Gözleri dolan genç kıza kollarını uzattı ne tepki alacağını tahmin edemeyerek. Mackenzie, titrek bir nefes daha aldıktan sonra başını çok hafif bir şekilde salladı. Finn, aldığı olumlu yanıt üzerine Mackenzie'yi kolları arasına alarak başını omuzuna yasladı ve saçlarını okşamaya başladı.
"Ne yapıyorsun?"
Tyler, bakışlarını elindeki dosyalardan kaldırıp karşısında duran Jack'e yöneltti.
"Kayıtları bulmaya çalışıyorum."
"Hangi kayıtlar?"
"Finn Wolfhard ve sevgili arkadaşlarının kayıtları."
"Ne yapacaksın onları, Tyler?"
"Ne mi yapacağım?"
Tyler, sinirlerine hakim olmaya çalışarak hâlâ elinde duran dosyaları sert bir şekilde masaya bırakarak omuzlarını dikleştirdi.
"Numaralarına ulaşıp Mackenzie'nin nerede olduğunu öğrenmeye çalışacağım."
Jack, Tyler'ın bu üstelemesinden sıkılmaya başladığından dolayı bıkkınlıkla iç çekti ve masaya yaklaştı.
"Finn ile bizi kandırdıklarından emin misin, Ty? Belki de sadece yaşadıklarının şokunu atlatmak ve kafa dinlemek için birkaç günlüğüne uzaklaştı."
"Eminim, Dylan. Kendi başına nereye gider ki? Yanında hiçbir şeyi yok. 16 yaşındaki bir kızı kimse kimliksiz otele falan almaz!"
Jack, bir şey söylemek adına dudaklarını araladı ama Tyler'ın kafasının dikine gidip onu dinlemeyeceğini bildiğinden sustu. Tyler ise dosyaları karıştırmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günışığı Körfezi
FanfictieBüyük oteller zincirinin sahibi Eric Wolfhard'ın oğlunun 18. yaş gününden sonra aldığı sorumluluk üzerine aklında oluşturduğu plan nasıl bir sonuca varacak?