💎
Draco, asansör kalabalık olduğu için hastanenin merdivenlerine yöneldi. Altı katı da soluksuz çıktı. Hermione'nin kaldığı odayı Blaise'den öğrenmişti. Hermione'yi görmeyeli bir haftadan fazla olmuştu. Sanki soluk borusundan karın boşluğuna doğru kan yürüyordu. Kalbi ise hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Genç adam zihninde Hermione'ye söyleyeceği şeyleri düşündü. Bu sefer bahane falan yoktu. Hermione ona her zaman acı da olsa doğruyu söylemesini istemişti.
Draco hafif karanlık olan koridorda yürürken kapıların da oda numaralarına bakıyordu. Hermione 563 numaralı odada kalıyordu. Draco nihayet odanın önüne geldiğinde olduğu yerde durup derin bir nefes aldı. Hiç bu kadar zor olacağını da tahmin etmemişti. Biraz bekleyip nefesini düzene soktu.
Çiçek almayı unuttuğu için hastanenin bahçesinden henüz açmak üzere olan kırmızı bir gül koparmıştı. Boşta duran eliyle kapıyı bir kaç kez tıklattı ve kapıyı açarak içeri adımını attı. Odanın ışıkları tamamen örtüktü. Hermione uyuduğu için annesi onun için örtmüştü. Fakat geniş camlardan şehrin ışıkları az da olsa odayı aydınlatıyordu. Draco eliyle kapıyı ittirerek yavaşça kapattı. Oda da Hermione'nin annesi, ikizi ve Blaise vardı. Üçü de Draco'ya bakıyordu. Uzun ve gereksiz devam eden sessizliği Draco bozdu.
"Ben Hermione'yi ziyarete gelmiştim." dedi, sarışın çocuğun bakışları Hermione'ye doğru kaydı, genç kız uyuyordu. Daha sonra gözlerini Bayan Granger'da sabitledi. Genç kadın Draco'yu iyi tanıyordu. O da bu oğlanı pek sevmezdi. Ama kızı istediği hiç bugüne kadar sesini çıkarmamıştı.
Bayan Granger,"Ben sizi yalnız bırakayım." diyerek oturduğu koltuktan kalktı. Başka bir kelime söylemeden odadan çıktı. Draco oluşan gerginliğin farkındaydı. Kendini çok fazla huzursuz hissetmişti.
"Onu sen mi çağırdın?" Thomas kaşları ile Draco'yu işaret etti ve kızarak Blaise'e baktı. Siyahi genç kollarını iki yana açarak,"Dostum kız eski sevgilisi istediği gibi gelebilir." dedi yalandan bir ses tonunda. Ama Draco'yu ikna eden de o olmuştu.
"Onu uyandırmasan iyi edersin." Thomas, Draco'nun yanından geçerken omzunu bilerek Draco'ya çarptı. Dışarı çıktığında kapıyı aralık bıraktı. "Sanırım bu durumda benimde çıkmam gerekiyor." diyerek güldü Blaise.
"Zahmet olur Blaise." Draco ise onun aksine ciddiydi. Siyahi çocuk değneğini koltuğunun altına sıkıştırdığında seke seke kapının önüne kadar geldi. "Ben çıktığımda örtüyü Hermione'nin üzerinden kaldır, bunu kesinlikle yap." dedi ve aralık olan kapıyı ise tamamen örterek odadan çıktı.
Draco yavaş adımlar ile Hermione'nin yanına geldi. Elinde tuttuğu gülü genç kızın baş ucuna bıraktı. Elini kızın burnuna takılı hava borusunun altından geçirdikten sonra yanağına götürdüğünde elmacık kemiklerini hissedebilmişti. Çok zayıfladığı için yüzündeki kemikler bile fazlasıyla çıkmıştı. Elini genç kızın saçlarına doğru daldırdı ve bir tutamını işaret parmağına doladı. Saçları bile ölü gibiydi. Hastalığından dolayı parlaklığını tamamen yitirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙃𝙤𝙜𝙬𝙖𝙧𝙩𝙨 𝙃𝙞𝙜𝙝𝙨𝙘𝙝𝙤𝙤𝙡
FanfictionBu türde yazılan İLK HARRY POTTER HAYRAN KURGUSUDUR. Haydi Potterhead'ler buraya. Hogwarts Lisesi 1 Eylül'de başlıyor. Burda sarı otobüsler, koridorda dolaplar ve yakışıklı basketbolcular, seksi ponpon kızlar da var. Harry Potter dünyası liseye taşı...