GİRİŞ

2.2K 97 81
                                    

Ünlü ve dünyaca tanınan oteller zincirinin sahibi olan Eric Wolfhard'ın oğlu Finn Wolfhard, artık 18 yaşına girmişti. Genç ve iş başında olması gereken bir delikanlıydı bundan sonra.

"Soyadını layığıyla taşımanın zamanı geldi, ha?" diyerek güldü ve sıkıca sarıldı oğluna.

"Zaten taşımıyor muydum, baba?"

"Artık hakkında saçma sapan haberler çıkmasını istemiyorum."

"Aklı başında bir birey oldun, Finn." dedi ve eşini destekledi annesi. Finn, başını olumlu bir şekilde salladı ve tebessüm etti. Babası, cebinden çıkardığı anahtarı oğluna uzattı.

"Zaten gereğinden fazla arabam var, baba."

"Araba olduğunu kim söyledi?"

Finn, kaşlarını çattı. Babasının ona uzattığı anahtarı eline aldı ve annesine baktı.

"Ne o zaman?"

"Söylemenin vakti geldi bence." diyerek büyük koltuğa oturdu, annesi.

"Neyi?"

Babası, elini oğlunun omuzuna koydu ve hafifçe sıkarak iç çekti.

"Bu yaz seni bir iş için adaya yollayacağım."

Finn, anında kahkahalarla gülmeye başladı ve babasının elini çekti. Elini karnına koyup birkaç adım geriledi. Kendini zor durdurduğunda başını kaldırıp önce annesine sonra da babasına baktı.

"Ben? Ada? Yaz? Baba, Tanrı Aşkına, bu cümlede bir bozukluk yok mu sence de?"

"Orada yeni bir otel açtım ve başında birinin durması gerek. Özellikle de işler rayına oturana kadar."

"Bunu benden bekleme. Yazımı eğlenip gecelere akmak varken kuyturuk bir adada iş yaparak geçiremem!"

"Israr etme de bizi dinle, Finn. Kendini ispatlaman için bir fırsat bu. İleride tüm işlerin başında sen olacaksın."

"Ya bunu istemiyorsam?"

"Bu güzel günde keyfimiz kaçmasın, değil mi?" dedi ve eline aldığı viskiyi tek yudumda bitirip oğluna döndü, Eric.

"Her akşam gecelere akıyorsun zaten. Haberler boy boy. Biraz burnun sürtsün de aklın başına gelsin."

"Bunu bana yapamazsın!"

"Baba olan benim, öyle değil mi?"

"Anne?!"

Finn, annesine döndü ve çaresizce ona bakmaya başladı. Annesi, bakışlarını oğlundan kaçırdı ve elleriyle  oynamaya başladı.

"Bu neyin anahtarı peki?"

"Limana gidince görürsün." dedi ve elindeki bardağı cam masanın üzerine bırakıp diğer elini de pantolonunun cebine koydu.

"İyi ki doğdun, oğlum." diyerek salonu terk etti, Eric. Finn, sinirle babasının arkasından baktı. Ardından hışımla annesine döndü ve başında dikilip cevap bekledi.

"Finn, artık işle-"

"Babama engel olabilirdin."

"Kusura bakma, beyefendi ama sınırı aştın. Elime aldığım her gazetede senin hakkında binbir türlü farklı haber görmekten sıkıldım. Baban bu sefer haklı. Kendine gelmen ve toparlanman gerek."

"Gencim ben! Ne yapmamı bekliyorsunuz ki, anlamıyorum!"

"Abartıyorsun, oğlum. Yapma."

"Yazımı bir adada geçireceğim ve sen, buna göz yumacaksın?"

Günışığı KörfeziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin