Günün şarkısı: Leyla The Band 🎤 Zaman
1. GÜN: "BAŞLANGIÇ"
***
"Ey zaman bilmez misin ettiklerini?
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin ne ben."Eylül'ün 28'i
Merhaba defter,
İnsanın duyguları kuruyunca kelimeleri de yetmezmiş. Ben sanırım o durumu yaşıyorum. Sana yazdığım ilk girişten de bunu anlıyorsundur. Beceriksizim, hem yazmak hem de yaşamak konusunda. Bugün başımdan geçenleri bir bilsen kanımca sen de hak vereceksin bu biçare kıza.
Sabah gün doğmadan kalktım yine. Normal insanlar uykuya çok düşkündür. Ben de çok severim aslında ama son zamanlarda hep kabuslarla bölünür oldu uykularım. Bundandır belki horozlardan önce kalkar oldum artık. Aklımda yine bir dünya düşünce, geçtim pencerenin başına. Hafiften kırmızıya çalan bulutlar çok güzeldi. İnsanın içindeki elemi ve kederi çekip alacakmış gibi. Ne tuhaf, dedim kendi kendime. Ne tuhaftı bu dünya. Fazla tuhaf.
Saat altıyı geçince okul için hazırlanmaya başladım. Havalar biraz soğumaya başlamıştı bu yüzden beyaz okul gömleğinin üstüne lacivert kazağımı da giydim. Okul kıyafetinin mantığını da hiç anlayamadığım bir gerçektir. İnsanları robot gibi yapmaya çalışıyorlar sanki. Gri eteği annem dün yıkamış, kuruması için kaloriferin üstüne koymuştu. Üstüne bir ütü vurdum, çünkü okul müdürü eteğin pilelerinin bile düzgün durması konusunda fazlasıyla ısrarcıydı. Yan taraftan çantamı alıp saate baktım, 06.38'di. Dersimiz yedi buçukta başlıyordu. Gayet gevşek bir şekilde saçımı tarayıp tel tokayla bir iki tutamı arkada tutturdum. Zülüflerim yanlarıma düşünce güzel durduğunu düşünüp gülümsedim. Kulaklığı boynuma atıp ceketimi giyip çıktım odamdan. Annem de o sırada kardeşim Yiğit'e kahvaltı yaptırıyordu.
"Anne," dedim bir yandan spor ayakkabılarımı elime alarak. "Bugün Yiğit'i sen mi alırsın, ben mi?"
"Valla, sen al kızım. Ben yetişmeye çalışırım ama malum, trafik."
Kardeşim Yiğit henüz altı yaşındaydı. Ben on sekiz. Bir de ağabeyim vardı, askerdi. Bir yüzbaşı. Şu an görev için şehir dışındaydı. Yiğit seneye bire gidecekti. Annem ile babam çalıştığı ve ben de okula gittiğim için o da tam gün kreşe gidiyordu. Kısaca çocuk hayatının en güzel dönemini yaşıyordu. Tek derdi okuldaki boyama kitaplarıydı. Tek ayağımda ayakkabı ile seke seke mutfağa girip Yiğit'in uzun kıvırcık saçlarına bir öpücük kondurup kaçtım. Ama kaçarken annemden bacaklarıma çimdiğimi yemiştim.
Bindiğim otobüs saat yedide geçiyordu. Saate baktım tekrar, geç kalmak üzereydim. İçimden bir panik dalgası geçti. Devamsızlığımı sene sonuna doğru kullanmak istiyordum. Daha okul açılalı ne kadar olmuştu ki? Kulaklığı takıp uçarak durağa koşuşturdum. Bir yandan da eteğimi uçmaması için tutuyordum. Yahu, okul kıyafeti yine neyse de bari kızlar da pantolon giyebilseydi ya. Resmen cinsiyet ayrımcılığı yapıyordu bu okul.
Kulağıma yayılan müzik ile biraz sakinleştim. İyi ki durak hemen evin önündeydi de fazla aksiyon yaşamama gerek kalmamıştı. Koşarak bindim otobüse. Yüzümde resmen zafer gülümsemesi var iken akbili bastım. Arka fondan gelen 'yetersiz bakiye' sesini duyunca ister istemez güldüm. Kalbim miydi acaba bu sinyali veren?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA'NIN AYNASI
RomanceO, Ateş'ti. Kaçsam donacaktım, dokunsam yanacaktım. Ben de Rumi'nin dediğini yaptım. Hamdım, piştim, yandım. * 11.08.19