16. GÜN: "UZAK"

164 13 0
                                    

Günün Şarkısı: Selçuk Balcı 🎤 Anlatamam Derdimi

16. GÜN: "UZAK"

***

"Duman dağdan yukarıda yârini mi arıyor?
Ben yâri saramadım da, duman dağı sarıyor.
Gözlerimdeki yaşı da mendil kurutamadı.
Bu nasıl sevda idi, yürek unutamadı."

Eylül'ün 25'i

Merhaba defter,

Sabahın ilk ışıkları, sadece çıplak bir güneşliğin örttüğü odama yansıyınca kırpıştırarak açtım gözlerimi. Göz kapaklarımın üzerine birer kilogram çimento konmuş gibiydi, uyanmak istemiyordum.

En nihayetinde zorlayarak da olsa kalkıp doğruldum yattığım yerde. Saat daha erken olmalıydı ki içeriden hiç ses gelmiyordu. Kızlar kalkmamış mıydı? Sahi, onlar ne zaman gelmişti ki? Ya da... Gelmişler miydi?

Aklıma dün Ateş'in benim odamda kaldığı gelince gözlerimi pörtleterek açıp yan tarafıma baktım. Benim odamda, benim yatağımda ve daha da kötüsü benim yanımda kalmış mıydı cidden?

Onu yatakta göremeyince bir nebze olsun rahatlayarak, yanımda uyuklayan İshak'ı öpüp ayağa kalktım. O esnada çalışma masamın sandalyesinde oturan genç adamla karşılaştım.

"Ateş?" dedim, sesim inanılmaz şaşkın çıkmıştı. Sanırım izlediğim filmlerdeki gibi, gece ben uyuduktan sonra gitmesini bekliyordum. Ama maalesef ki bu bir film değildi, utançtan boğulmak diye bir şey varsa onu şu an ben ve kızaran yanaklarım yaşıyorduk.

"Günaydın," dedi işaret parmağı ile kirli sakallarını kaşıyarak. "Erkencisin."

"Evet evet," Elimi saçıma attım, kuş yuvasına dönmüş olmasından korkarak. Dümdüz saçlarım vardı normalde, ama dağınık yatınca sabahına karmakarışık oluyordu. "Şaşırdım biraz. Dün için özür dilerim, seni zor durumda bıraktım."

"Ne yaptın ki?" Ayağa kalkıp büyük adımlarla karşıma geldi. Acaba şu an nasıl görünüyordum; çirkin, çok çirkin, en çirkin?

"Seni burada kalmak zorunda bıraktım ya hani," dedim, hatırlatmak ister gibi.

"Beni burada kalmak zorunda bırakmadın," Sesi sert, vurgusu kesindi. Bu kendinden emin tavrına içim giderek baktım. İnsanın unutmak için çaba sarf ettiği adamın yüzü kendinden on santimetre ötede durunca unutmak da pek kolay olmuyordu, hâliyle.

"Sen neden sandalyede oturuyordun? Rahatsız mı ettim? Kusura bakma, biraz dağınık yatarım da."

Başını eğip her bir teli farklı bir yöne savrulmuş saçlarını eliyle düzelterek gözlerime baktı. Boyu benden bir hâyli uzun olduğundan mütevellit, ona bakmak için başımı kaldırmak zorunda kalmıştım. Güzel gözleri, yakından çok daha güzeldi. Tam olarak siyah göz olması mümkün değildi zaten. Bitter çikolatayı andıran oldukça koyu kahverengi gözleri vardı. Bakınca insanı içine çekiyordu.

"Dağınık yattığını fark ettim," dedi gözlerimin içine içine bakarak. "Ama beni rahatsız etmedin, üstelik aramızda Yaman vardı. Bana yakın değildin ki beni rahatız edesin."

Yüzünün çehreme bu denli yakın olmasından rahatsız olarak geriye çekildim. "Neyse," Elimi sallayıp yatağa döndüm. İshak Yaman'ın üstünü örtüp ona çevirdim başımı. "Ben kahvaltı hazırlayayım o zaman, açsındır."

ASYA'NIN AYNASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin