26. GÜN: "FERMAN"

123 12 10
                                    

Günün Şarkısı: Barış Akarsu 🎤 Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş

26. GÜN: "FERMAN"

***

"Aşkın şarabından bilmeden içtim.
Sevda yolundan bilmeden geçtim.
Aşkın bir alevmiş, bir ateş parçası;
Bilmeden gönlümü ateşe verdim."

Aralık'ın 7'si

Merhaba defter,

Dibi olmayan bir kuyunun içindeydim. Olmayan zamanın çanları çalıyordu. Ben o saatin akrebinin kuyruğuna takılmış savuruluyordum. Kendimi bulmaya çalıştıkça daha da kayboluyordum. Sanırım pes etme zamanı yaklaşıyordu.

Zifiri karanlığa alışmış gözlerimi yakan bir ışık doldu bulunduğum yere. Acı içinde sımsıkı kapattım göz kapaklarımı. Soğuk hava kemiklerimi ısırıyor, titrememe sebep oluyordu. Neredeydim ben? Bu yer de neyin nesiydi? Soğuk, karanlık. Sonra daha soğuk, daha karanlık.

Ama hayır. Bir ışık var. Gözlerimi yakan, migren ağrılarım varmış gibi acıtan bir ışık var. Bir de üzerimde örtü var fakat soğuktan korumaya yetmiyor.

Bir de ses var. Sürekli devinim hâlinde bir şeylerden bahseden ziyadesiyle tanıdık bir ses. Konuşuyor, anlatıyor ama ışık yüzünden o kadar acıyor ki gözlerim; söylediklerine odaklanamıyorum.

Bir süre daha öylece yatıyorum bulunduğum yerde. Sonra başka sesler daha duyuyorum, bir gürültü kopuyor. Sanki birileri daha buraya girmek istiyor ama dış taraftaki her kimse izin vermiyor. Giriş izni yoksa bu tanıdık sesin sahibi nasıl gelmiş yanıma, diye düşünüyorum. Tuhaf, diye geçiriyorum içimden. Oldukça tuhaf.

"Seni bırakmıyorum," dediğini anlıyorum o tanıdık sesin. Söylediği onca şeyin içinden bunu algılayacak kadar gücümü toplamış oluyorum. "Asla da bırakmayacağım."

Boğazımdaki o tat gitsin diye bir kez daha yutkunuyorum. Evet, yavaş yavaş dağılıyor zihnimdeki sis bulutu. Gözlerim açılıyor, vücudumu hissedebilir hâle geliyorum nihayet.

Bir şeyler söylemek istiyorum ama dilimden sadece acı dolu bir inleme dökülüyor. Tanıdık sesin yumuşak ve sıcacık elleri var. Benimkileri tutup öpüyorlar.

"Buradayım," diyor nazik bir tavırla.

Gözlerim tamamen açıldığında görüverdim karşımdaki kişiyi. İşte o anda da sıyrıldım geleceğin bilinmez kalıplarından. Geçmişin tozlu raflarına gömüldüm. Bilincim tamamiyle yerine geldiğinde fark ettim bir hastane yatağında olduğumu. Oturduğum yerde dik bir şekil alarak sırtımı yatağın başlığına dayadım.

"Ateş?" dedim, neler oluyor, der gibi.

"Sakin ol. Ani hareketler yapma," dedi o da. "İyisin, açtın gözlerini nihayet. Beni çok korkuttun."

"Ne oldu ki bana?"

Endişeyle bakan gözlerinden munzur bir ifadenin geçtiğini gördüm. "Bunu bilmek senin işin Doktor Hanım."

"Kelin ilacı olsa başına sürermiş," dedim hafifçe kıkırdayarak. Başımda inanılmaz bir ağrı vardı. Migrenim yoktu ama sinüzitim vardı benim. Kaşlarımın üstü felaket ağrı yapıyordu şu an.

ASYA'NIN AYNASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin