30. GÜN: "HIRAETH"

113 10 6
                                    

Günün Şarkıları:
İkiye On Kala 🎤 El Gibi
Ceylan Ertem & Cihan Mürtezaoğlu & Cenk Erdoğan 🎤 Dönmüyor Geri

30. GÜN: "HIRAETH"

***

"Ne bir ses, ne de haber geliyor artık senden.
Öylece kalakaldım deli hasretinle ben.
Bir yabancı selamın ile hüzünlere daldım.
Kendi ellerimle ben, beni kederlere saldım."

Haziran'ın 14'ü

Merhaba defter,

Ölümün o kadar kolay olmadığını anlayalı hayli zaman oldu, yaklaşık kırk beş gün kadar. Ölüm belki o kadar kolay değildi, ama ben zaten bu süreç içinde ölümden daha zor bir şeyle tanışmıştım.

Yaşam.

Bazen yaşamak, ölmekten daha zordu. Ben şu geçen günlerde bunu bizzat teyit etmiştim. Hani ölmüyordun ama yaşıyor da sayılmazdın. Ben de tam böyleydim işte. Hislerimi alıp sandıkların en dibine gömmüştüm. Robot gibiydim artık. Nefes alıp veriyor, okula gidiyor, çalışıyor, günlük rutinlerimi yapıyordum.

Resmî olarak bundan iki buçuk hafta önce boşanmıştık, bir buçuk aydır ise başka bir ilçede yaşamımı devam ettiriyordum. Aslında dini nikahımız kıyılırken oturduğumuz evi mehir olarak bana vermişti ve tapuda da ev bana ait görünüyordu ama o geceden beri adımımı atmamıştım oraya. Bana ait ne varsa o evde kalmıştı: kıyafetlerim, kitaplarım, ruhum, kalbim...

Okul dersleri ve sınavlar neredeyse bitmişti. Tüm bu yaşananlara rağmen not ortalamam geçen yıldan bile daha iyi gelecekti. Acı sanırım zihnimi diri tutuyor, hırslarımı körüklüyordu. Ve eğer hayatıma devam etmek istiyorsam bu gerekliydi. İnanca, cesarete ve güce ihtiyacım vardı.

Ranzadan aşağı hoplayarak indim. Buruşmuş pijamamı umursamaz bir tavırla çekiştirerek banyoya doğru yürüdüm. Koridorda gördüğüm birkaç kıza selam verdim, hepsi sevecen insanlardı. Sorgulamadan, imâ yapmadan bağırlarına basmışlardı beni.

Aynada gördüğüm suret ile çığlık atarak kaçacağım sandım bir an. Öyle yabancı bir görüntüydü ki bu. İnanamadım bana ait olduğuna. Sanki ben gitmişim de yerime cılız ve kalitesiz bir simülasyonum gelmişti.

Gözümün altındaki morlukları, kilo kaybından dolayı içe çöken yanaklarımı, soğuk su ile biraz olsun kendine getirmeye çalıştım. Bu gidişle ince hastalığa yakalanmam an meselesiydi. Sonra da ver elini prevantoryum.

Ama hayır, ben bir adam için verem olacak kadın değildim. O eski sevdalar kavuşamayınca dertten kederden bu elem hastalığa yakalanıyorlardı. Fakat şu an ortada ne kıymetli bir sevgi, ne de gönül bağı vardı. Acilen toparlanmam gerekiyordu benim. Bunca zaman kendime gelmeye çalışmıştım ama yeterdi bu kadar.

O bana acımamıştı, sevgimize de öyle. Ben de artık onun için acı çekmeye bir son verecek, yıllardır yapamadığım şeyi yaparak onu unutacaktım.

"Günaydın Doktor," dedi Süha.

Süha, yurttaki oda arkadaşlarımdan biriydi. Boşandıktan sonra ne o eve, ne de kızlarla oturduğum eve gidemezdim. Bu yüzden de dönem sonunda bulduğum ilk yurda kaydımı yaptırmıştım. Hiç kimseye de söylememiştim nereye gittiğimi, kızlar bile bilmiyordu. Arada sırada buluşuyorduk o kadar. Durumumu bildikleri için beni evlerine çağırmamışlardı onunla karşılaşırım diye. Zaten duyduğum kadarıyla o da başka bir ev tutmuştu kendisine. En azından benim hatırama saygısı olmuş olacak ki, o da gitmemişti o eve.

ASYA'NIN AYNASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin