Günün Şarkısı: Pera 🎤 Yoruldum
12. GÜN: "YARA"
***
"Beni yakan ateş değil sensin.
Terk edip gittin, nerelerdesin?
Öyle kolay unutabilir misin?"Şubat'ın 14'ü
Merhaba defter,
Bugün nasılsın? Sana hep bunu sorup hiç cevap alamıyorum. Sayfaların benim anılarımla doldu, hiç ses etmiyorsun. Duymuyor musun yoksa beni? Yok, biliyorum duyuyorsun. Hissedebiliyorsun. Bu bile inan yetiyor bana. Bu yüzden teşekkür ederim defterim, iyi hissetmemi sağlıyorsun.
Biliyor musun, sevgililer günü bugün. Benim için pek bir şey ifade ettiğinden değil, zaten oldum olası hep saçma bulmuşumdur. Kapitalist yaşamın insanlar üzerindeki etkisinden başka bir şey değil bence. İnsan sevdiğinin kıymetini yalnızca yılın bir günü mü hatırlamalı? Bence bu işten en kârlı çıkanlar, hediyelik eşya satan dükkanlar oluyor.
Belki de sevdiğim insanla birlikte olmadığım için bu fikirlerim. Ama yine de... Ben eğer onunla birlikte olsaydım böyle saçma bir günde hediye almak yerine, her gün elimi göğe çevirip Allah onu bana verdiği için şükrederdim galiba. Keza o benimle olmamasına rağmen hep dua ederim, sağlıklı olduğu için, onu bir nebze de olsa görebildiğim için. Üniversiteye gidince ayrılacağız büyük ihtimalle çünkü. Liseye kadar onunla aynı okullara gidebilmiştik ama üniversite çok başkaydı. Bir kere çok alakasız bölümleri hedefliyorduk. Tıp ve mühendislik.
Salaklık ben de gerçi. Sanki aynı fakülte olsa, kavuşabilecekmişiz gibi. Neyse. Buna da neyse. Benim sevgimle ilgili her şeye benden kocaman bir 'neyse'.
Önümde duran kitabı kapatıp başımı sıraya dayadım. Hava bugün oldukça soğuktu, kaloriferin dibine oturmuş soru çözüyorduk kaç saattir. Başım kazan gibi olmuştu. Birkaç saniye içinde de uyuklamaya başladım zaten.
"Asya!"
Bana bağıran biri vardı ama açıkçası pek umursamıyordum, o kadar çok uykum vardı ki. Gece de zaten uyuyamamıştım. Ateş ile olanları düşünmemek için sürekli soru çözmüş, soru çözdükçe ne hikmetse onu hatırlamıştım. Önümdeki masa lambası bile bana onu anımsatıyordu ya.
Omzumun sertçe dürtülmesiyle zorla kaldırdım başımı. Yekta tepeme dikilmiş, elindeki poşeti sallıyordu yüzüme doğru. "Kalk kızım, ders başlayacak şimdi."
Baygın ve uykulu bir bakış attım. "Yani?"
"Yanisi," dedi elindeki poşeti sırama bırakarak. "Birsen hocanın dersi ve uyuduğunu görürse, ne yapar söylememe gerek yok herhalde. Mezuniyetine iki ay kala okuldan atılan öğrenci olarak tarihe geçersin."
Poşeti açıp içindeki peynirli böreği yemeye başladım usul usul. Geçenlerde keşfettiğini söylemişti bu börekçiyi ve cidden efsane güzel börek yapıyorlardı. Birsen hoca konusundaysa haklıydı, Çok iyi olduğu kadar çok disiplinli bir öğretmendi biyoloji hocamız.
Hoca gelip ders anlatmaya başlayınca not almak için defterimi çıkarttım. Bugün bizim kızlardan kimse yoktu. Anlaşıp kütüphaneye gitmişlerdi. Benim devamsızlık kapıda olduğu için okuldaydım. Tek başıma oturmamak için Yekta'nın yanına geçmiştim. Sınıftaki erkeklerle muhabbetim iyi olduğundan arka sıralarda oturmak sorun değildi benim için. Zaten küçükken de oğlan çocuklarıyla daha iyi anlaşırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA'NIN AYNASI
RomanceO, Ateş'ti. Kaçsam donacaktım, dokunsam yanacaktım. Ben de Rumi'nin dediğini yaptım. Hamdım, piştim, yandım. * 11.08.19