19. GÜN: "SIZI"

151 15 0
                                    

Günün Şarkısı: Candan Erçetin 🎤 Yalan

(Bölüme sakin bir yerde giriş yapmanızı tavsiye ederim. Minik Melek'in acı sonunu okuyacağız zira. Asya'nın Aynası'nın en uzun, on bin kelimeden çok fazla, ve aynı zamanda -bence- en duygulu bölümü. Keyifli okumalar dilerim, fikirlerinizi bekliyorum. Sevgilerimle; Ruhvari. 🌹)

19. GÜN: "SIZI"

***

"Sitem etme, haberi yok dağların.
Gözlerini ellerinle bağladın.
Faydası yok geç kalınmış figanın.
Dünyada ölümden başkası yalan."

Ekim'in 4'ü

Merhaba defter,

Yeni doğan sabaha gözümü oldukça değişik bir rüya ile açtım. Ama bu bir rüya değil de geleceğin fragmanı gibiydi. Bak sevgili defterim, aynen şöyle oldu:

Tenimi yalayıp geçen rüzgarı hissedince elimi üzerimdeki kıyafete sürttüm. Başımı eğip üzerimdeki kıyafete baktığım zaman gördüğüm şeyle kalakaldım olduğum yerde. Rengine ve desenine ağabeyim nedeniyle oldukça aşinaydım. Hatta beresini küçükken az kaçırıp takmamıştım. Ama bu sefer farklı bir şeyler vardı sanki.

Etrafıma bakındım. Açık arazideydim, önümde masaya benzeyen bir şey vardı. Ama masa olarak kullanılmadığına emindim. İnsanın tüylerini diken diken bir yanı vardı. Elimde olmadan titreyerek arkamı döndüm.

Arkamda sonu gelmez bir insan seli vardı. Hepsi ağlamaklı bir yüz ifadesine sahipti. Kulağıma dolan marşın sesini bastırmak ister gibi, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez!" diye slogan atıyorlardı. Kalbimin atmaktan vazgeçtiğini hisseder gibi oldum. Ağabeyim şehit mi olmuştu?

Hayır, şehit olan ağabeyim değildi.

Üzerimde bana büyük gelen kamuflajın kime ait olduğunu anlamak için yaka kısmına baktım, apoletlerine. Omzunda birçok yıldız bulunduran bu kamuflaj bir binbaşıya aitti. Bir şehit binbaşına.

Göğsümün üzerinde Albayrak yazıyordu.

Selâ okunuyordu bir camiden, uzaklarda. Şehit olan Ateş miydi? Ama o asker değildi ki.

"Hayır," dedim öne atılarak. Az önceki masaya yaklaşıp insanlara baktım. Hepsinin yakasında Ateş'in fotoğrafı vardı. "Hayır," dedim tekrar. Yüzümde ağlamaklı ama aynı zamanda inatçı bir ifade vardı. Ateş asker değildi ki şehit olsun. O mühendis olacaktı, çok iyi bir mühendis.

"Ağlamayın," dedim en önde kendini yırtarak ağlayan kadına yaklaşarak. Bu sarışın kadını tanıyordum. Ateş'in annesiydi. "Siz neden ağlıyorsunuz?"

"Oğlum!" diyen kadın başını kaldırıp bana baktı. Çakır gözlerinin feri sönmüş, hayattan elini eteğini çekmişti. "Oğlum!" dedi tekrar.

"O değil," Yüzüme mahzun bir gülüş oturdu. "O değil," dedim tekrar kendimden emin bir şekilde. "O Ateş değil. Ateş asker bile değil ki."

Kadın elini uzatıp saçlarıma dokundu. Arkadaki insan kalabalığı susmuş kadını seyrediyordu. Çocukluğumdan hatırladığım güzel kadın yavaşça okşadı saçlarımı. Gözlerinden yaşlar oluk oluk akıyordu. Neden ağlıyordu ve neden benim üzerimde Ateş'e ait gözüken bir kamuflaj vardı?

ASYA'NIN AYNASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin