Günün Şarkısı: Haluk Levent 🎤 Bu Ateş Sönmez
23. GÜN: "ENGEL"
***
"Öyle büyük bir ateş düştü ki içime;
Aylar geçse, yıllar geçse bu ateş sönmez.
Denizleri içsem canım, bu ateş sönmez.
Yağmurları yutsam canım, bu ateş sönmez."Ekim'in 17'si
Merhaba defter,
Güneş nasıl doğdu, ay nasıl silindi gökyüzünden? Ben nasıl geldim buraya?
Gözümü açtığımda beklediğim hastane odasında değil, anneannemlerin evindeki odamda yatağın üzerindeydim. Dün geceki gibi göğsümden giren bir sızı yoktu, başımı kaldırıp etrafa bakındım. Kan kokusu yoktu, kan yoktu. Ama vurulmuştum ben, öyle hatırlıyordum.
Yatağa dönüştürdüğümüz üçlü koltuğun ucundaki yeşil kanepede Ateş uyuyordu. Onu uyandırmak istemesem de korkmuştum. Dün ne olmuştu, buraya nasıl gelmiştim?
"Ateş," diye seslendim alçak sesle. Zaten uykusu çok hafifti, hemen fırladı koltuktan. Gözlerini ovuştura ovuştura kalkıp yatağımın ucuna oturdu.
"Uyanmışsın," dedi yanıma oturup saçıma bir buse kondurarak. "Beni çok korkuttun."
Yüzümde meraklı ve endişeli bir ifadenin hakim olduğunu az çok tahmin ediyordum. "Dün..." dedim kaşlarımı çatıp hatırlamaya çalışarak. "...Dün ne oldu?"
Çarpık bir gülüş peydah oldu, cehennem çiçeği dudaklarında. "Dün mü ne oldu?" dedi gülümsemesi sırıtmaya dönerken. "Bayıldın, kollarıma."
"Bayıldım mı?"
"Evet bayıldın," dedi başını aşağı yukarı sallayarak. "Burçak hemşirelik okuyormuş, tansiyonunu falan ölçtü. Kan şekerin düşmüş, bu yüzden kendinden geçmişsin."
Vurulmuştum, önüne atlamıştım hatta Ateş'in. Rüya mıydı hepsi? Ama kanın kokusunu almıştım, barutun kokusu yakmıştı genzimi. Rüyada koku alınmazdı ki. "Ben de sandım ki..."
"Ne sandın?" Sesi meraklı ve ilgiliydi.
"Hiç," dedim alnımı kaşıyarak. Rüyamda gördüklerimi gerçek sandım desem, nasıl bir tepki verirdi acaba? Bir de benim gerçekliğe dair tek hatırladığım, onun beni öpmek üzere olduğuydu. Acaba o da mı rüyaydı?
Allah'ım heyecandan kollarına yığıldım kesin. Rezil rüsva oldum gerçekten. Böyle esas kız olunur mu hiç? Ben kendi hayatımda bile anca figüran olurdum bu gidişle.
"Ne düşünüyorsun öyle derin derin?" diye sordu başını eğip gözlerimi görmeye çalışarak.
"Hiç," dedim tekrar. "Sanırım bir rüya gördüm. Ama çok gerçek gibiydi. Bilmiyorum, belki de bilinçüstü bir hissiyattı. Çok gerçekçi gelmişti, etkisinde kaldım."
Elinin tersiyle yanağımı okşayıp, büyük ihtimalle kuş yuvasına dönmüş saçlarımı geriye attı. "Senin bu kâbuslarınla ne yapacağız hiç bilmiyorum. Uykunda bile rahat edemiyorsun. Söyle o güzel zihnine, korkutmasın seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASYA'NIN AYNASI
RomantikO, Ateş'ti. Kaçsam donacaktım, dokunsam yanacaktım. Ben de Rumi'nin dediğini yaptım. Hamdım, piştim, yandım. * 11.08.19