4. GÜN: "DARMADUMAN"

272 23 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Zara 🎤 Beyaz Giyme Toz Olur

4. GÜN: "DARMADUMAN"

***

"Beyaz giyme tanırlar, seni yolcu sanırlar.
Zaten ben de talih yok, seni benden alırlar.
Salına da salına gel, dön dolaş yine bana gel."

Kasım'ın 14'ü

Merhaba defter,

Bugün nasılsın? Sana yazmayalı çok oldu. Özlemişim senin sessiz dostluğunu. İhtiyacım varmış böyle birine. Sen de olmasan beni dinleyecek kimse olamayacak ve ben kafayı yiyeceğim. Belli olmaz, belki de çoktan yemişimdir. Yani bir defterle konuştuğuma göre kesin yedim galiba. Ah, özür dilerim sana kendini basit gibi mi hissettirdim? Üzgünüm defter, bugünlerde ben de kendimi basit hissediyorum bu yüzden bu enerjimi de herkese yayıyorum sanırsam. Hayatımda her şey öyle rayından çıkmış durumda ki ne yapacağımı şaşırdım. Kusura bakma. Ama dur, sen şimdi diyeceksin ki o gün Rüzgar gelince neler oldu? Ah bir bilsen defter, ah bir bilsen ki neler oldu neler? Neyse dur anlatayım. Belki anlatınca biraz rahatlarım.

*

"Asya?"

Kendimi kastım. Nasıl böyle bir pozisyonda Rüzgar'a yakalanırdım? Nasıl bir pozisyon mu defter? Anlatayım. Yüzüm Ateş'in yüzünün birkaç santimetre ötesinde, eli bileğimi kelepçe misali kavramış, bedenlerimiz birbirine çok yakın. Acaba aklından neler geçiyordu, benimle ilgili ne düşünüyordu? Zaten biraz önce Ateş'in bakışlarından rahatsız olmuş, eski sevgilim olup olmadığını sorgulatmıştı, bir de böyle görünce kesin aramızda bir şeyler olduğunu düşünecekti. İşin komik tarafı benim bunu deli gibi istemem fakat bunun imkansız olmasıydı. Ne büyük ironiydi, sevdiğim adamla böyle bir hâlde sevgilime yakalanmıştım. Ne büyük talihsizlik, ne büyük.

Bileğimi pranga misali kavramış narin ve güzel elden sıyırdım. Ah ama ne güzeldi onun elleri. Uzun ince parmakları bağlamaya ne de çok yakışıyordu. Ona her şey yakışıyordu. Naif dokunuşu ne güzeldi bileğime. Aslında beni korkutmak için öyle tutmuştu fakat benim salak kalbim buna bile yeniden âşık olmuştu. Ben ne salak bir insandım ya, şu an ne düşünmem gerekiyordu; ben ne düşünüyordum? "Şey," dedim Ateş'e bir bakış atarak. Adeta yardım istiyordum en olmaz kişiden. "Sen ne ara geldin?"

Kendi verdiğim cevaba gözlerimi kısarak baktım. Sen iki saat düşün düşün sonra böyle bir cevap ver. Aferin bana, gerçekten. "Biraz önce," dedi Rüzgar. Yüzündeki ifade onun da şaşırdığını gösteriyordu. Sonra duraksadı ve yeniden sinirli bir şekilde bana baktı. "Bu ne hâl? Sizi böyle mi görecektim?"

Ateş belimden tutup hızla kenara çekti beni. Sana da bravo gerçekten, kalbimle çok güzel oynuyorsun. Şöyle ani hareketler yapma çocuğum kalp bu da yani dayanmıyor bir yerden sonra.
Çocuğum? Kesin kafayı yedim, haklısın defter.

Ateş tek kaşını kaldırarak, "Ne hâli?" dedi. Sesinde adeta bir meydan okuma vardı. Sakin arkadaşlar sakin, ortam yeterince gergin zaten. Birkaç adım geri atarak yukarı sıyrılmış okul eteğimi düzelttim. Saç örgümü, Ateş'in ördüğü, elimle omzumun üstünden önüme aldım. Saçımı ördüğü anı düşününce kalbim hızlanıyordu.

Rüzgar bir bana bir de Ateş'e baktı. "Ne mi hâli?" Ellerini havada sallayarak omuzlarını silkti. "Sürpriz yapmak için geliyorum bir bakıyorum sevgilim en yakın arkadaşımın kollarında. Sen hâlâ utanmadan bir de bana ne hâli diyorsun ya, yazık."

Ateş hışımla beni gerisine aldı. Okul kravatını gevşeterek Rüzgar'a doğru birkaç adım attı. "Sen iyi misin?" Ortamdaki elektriği bir şebekeye bağlasam tüm şehri üç yıl idare ederdi kesin. "Sen benim dostumsun lan," dedi. Sinirlendikçe ikisi de daha kaba konuşuyordu. Normalde ikisinin de çok iyi olan İstanbul Türkçe'leri şu an zıvanadan çıkmış gibiydi. "Beni neyle itham ettiğinin farkındasın değil mi?"

ASYA'NIN AYNASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin