31.GÜN: "KARAR"

160 10 6
                                    

Günün Şarkısı: Karsu Dönmez 🎤 Bırak Beni Böyle

31.GÜN: "KARAR"

***

"Artık bana bakma, koynuma da girme.
Uzak ol, mazi ol.
Gönlümden vazgeç, kalbimi bırak.
Bakma, dönme, bırak beni; böyle."

Temmuz'un 2'si

Merhaba defter,

Kalemi elime alıp da yazasım gelmiyor günlerdir kusuruma bakma. Gerçi yazacak olsam bile dertten, kederden başka ne geçecek satırlarına? Ama biliyorum, eğer beni anlıyorsan hak verirsin nedenine. İnsan boşandığı kocasından hamile olduğunu pat diye öğrenince kendine gelmesi biraz zaman alıyor. Biraz fazla dan dan mı giriş mi yaptım? Eh, sanırım öyle oldu. Ama n'apayım kendimde değildim ki hiç. Sorsan hala kendimde değilim. Nasıl olabilirim ki? İnsan bu durumla nasıl başa çıkar?

Ben bu durumla nasıl başa çıkarım?

Rahmimde akıbetini bilmediğim ve gün geçtikçe büyüyen bir canlı var, benim nefesimi paylaşıyor. Kalbimin altında atan başka bir kalp var. Yani, iki ayı geçtiği için kalbi var diyebilirim artık. Bu da yasal süremin azaldığını gösterir. Şey için. Şey. Kürtaj.

Hayır! Ben katil olamam. İçimde atan kalbi durduramam. Üstelik ne olursa olsun o benim ve sevdiğim adamın bebeği iken. Acaba Ateş ister mi ki bu bebeği? Belki de hayatına başka bir kadın girdi. O kadını gerçekten sevdi, doğacak çocuklarını onun taşımasını istiyor belki de. Ben söyleyecek miyim ona bu bebeği, yüzüne nasıl bakacağım, canım yanmayacak mı?

Hem benim daha dört yıllık okulum var. Ben bir çocuğun sorumluluğunu alamam ki. Onu düzgün bir insan olarak yetiştirmek benim boynumun borcu olur ve ben bunu şu an başaracak durumda değilim. Üstelik onun baba ve aile kavramlarından uzak büyümesini istemem. Ben bunu eksikliğini babamdan yana yaşadım. Onun o suçlayıcı bakışları çocukluğumun en korkunç fotoğraf karesi olarak asılı kaldı yıllarca zihnimin duvarlarında. Şimdi aynı şeyi bu küçük fasulyenin yaşamasını istemiyordum. Ama bana yardımı dokunabilecek en küçük fikrin bile boynuna sıkı sıkı sarılacak durumdaydım.

O kadar yalnızdım ki bu haberi alalı bir haftadan fazla olmasına rağmen kimseye söyleyememiştim. Stajdan da Nazan Hanım izin vermişti iki haftalığına. Sanırım buna alışacak güçte olmadığımı ve psikolojik açıdan yıprandığımı anlamıştı. Utançtan Kayhan Hocanın yüzüne bakamamıştım bile. Sabah uyandığımda beni muayene etmek istediğini söylemişti. Yani beni değil teknik olarak. Utancımdan yerimde duramamıştım. Kendimi suç işlemiş biri gibi hissetmiştim. Aslında yasaklı bir şey yapmamıştım ama Nazan Hanımın da tahmin ettiği gibi psikolojim pek yerinde sayılmazdı.

Artık soğumaya yüz tutmuş kahvemden bir yudum aldıktan sonra Sıhhiye'nin kalabalığına bakındım. Gazi Üniversitesi'nden çıkan öğrenciler yürüyerek otobüs durağına gidiyordular neşeyle. Daha üç ay önce bende böyleydim, şaka değildi. Kendimi birden on yaş yaşlanmışım gibi hissediyordum. Sanki dünyanın tüm yükü benim omuzlarımdaymış gibi.

"Ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum Dünya," dedim gözyaşlarımı elimin tersi ile silerek. "Sanki herkes bir araya gelmiş de benim sonumu yazmak istiyormuş gibi, sanki bu gezegene sığamıyormuşum gibi. Boğuluyorum."

Telefonun öbür ucundan arkadaşımın içli ağlayışını duydum. İlk günlerde ben de öyle bağıra çağıra ağlamak istemiştim ancak onu bile yapmam için biraz güce ihtiyacım vardı. Ama ben son demlerimi yaşıyor gibiydim. Ağlama, demedim arkadaşıma. Birinin beni dinliyor olduğunu bilmek iyi gelmişti. O bile ağladığına göre gerçekten acınası bir durumdayım diye düşünmeme engel olamadım.

ASYA'NIN AYNASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin