Patranus ve Ecel

5.3K 380 168
                                    

Yılın Slytherin için ilk maçı gelmişti. Revanclaw ve Hufflepuff çoktan kendi maçlarını yapmıştı. Dahası bu Gryffindor’un da ikinci maçıydı. Onlarda Ravenclaw ile çoktan maç yapmışlardı. Şimdi ise sıra Gryffidor-Slytherin maçındaydı. Herkes bu maçı Slyherin’nin kazanacağından emindi. Gryffindor öğrencilieri hariç. Onlar hiç bir zaman umudunu ve azmini kaybetmiyorlardı.

Hermione bir kez olsun kendi binasının Harry’e karşı galip gelmesini isterken Harry’nin ise yaralanmasını istemiyordu. Bu nedenle Gryffindor ve Slytherin maçlarında hep tuhaf bir hava üstüne hakim olurdu. Bugün ise hava gerçekten çok kötüydü.

Mugglelarında yağmur altında futbol gibi sporları oynadığını bilirdi ama Quidditch ile muggle sporlarını bir tutmak doğru değildi. Hadi ama hangi muggle sporu bilmem kaç metre yukarıda oynanıyordu. Bu oyun resmen tehlikeli olduğu için yasaklanması gerekirken bir de yağmur altında da oynanabiliyordu.

O tribünlerde zar zor ayakta dururken Harry bilmem kaç metre yukarıda incecik bir süpürgenin üstünde duruyordu.  O süpürgelerden ve bu lanet oyundan hep nefret etmişti. Harry ise onun aksine bayılıyordu. 

Oyunu takip ederken Slytherin ve Gryffindor tribünlerinin birbirine bitiştiği yerde Gryffindor tarafının en üst sırasında gözüne tuhaf bir şey takıldı. Daha net görebilmek ve gördüğünden emin olmak için gözlerini kıstı. Tam o anda gözünen takılan o yerin üstünde şimsek çaktı. Gördüğü şey karşısında korkuyla titredi. Tam orada kocaman siyah bir köpek maçı izliyordu. Yine hayal görüyor olamazdı, öyle değil mi?

Eğer gerçekse ve o Ecelse onu şimdi yok etmeliydi. Harry  her zaman onun için kendini tehlikeye atıyordu. O da onun için bir şeyler yapmak istiyordu. Cesur olmalıydı, bir Gryffindor gibi. İçini bir titreme aldı. Lanet olsun diye düşündü. Korkudan titremenin sırası değil. Hayır, korkudan titremiyordu. Soğuktan titriyordu. Hava sıcaklığı sanki bir anda sıfırın altına düşmüştü ve içi buz tutmuştu. Hermione bir kere daha böyle hissetmişti.

“Ruh Emiciler.” diye fısıldadı.

Sahaya baktığında en tepede sayıları neredeyse onu bulan ruh emicinin uçtuğunu gördü. Onlara en yakın kişi ise Harry’di. Lanet olsun diye düşündü. Ecel’e de Ruh Emicilere de lanet olsun.

Elinden hiç bir şey gelmezdi o patronus büyüsü yapmayı bilmiyordu. Etrafına baktığında öğretmenlerin çoktan asalarını çıkarıp büyüyü yapmaya hazırlandıklarını gördü ama hepsinden önce başka bir patlama oldu. Bir anda muhteşem gri bir çatal boynuzlu geyik, ruh emicileri kovalamaya başladı. Öğretmenler şaşkınlıkla birbirlerine bakıyorlardı. Hiçbiri henüz büyüyü yapmamıştı.

“Başardı. Sonunda başardı.” diye bağırarak Hermione yerinde sıçramaya başladı. Sonunda patronus büyüsünü yapmıştı. Islık çaldı ve “Yaşa Harry!” diye bağırdı.

Harry süpürgesiyle daha aşağılara doğru iniyordu. Yüzünde parlak bir gülümsemeyle elindeki snich’i gösterdi ve maçın sonunu getirdi ve galibi belirledi.

İşin özü ruh emiciler etrafını sarmadan hemen önce altın snich’i yakalamıştı ama ruh emiciler bir anda etrafını sarınca hakeme gösterecek fırsatı bulamamıştı.

Herkes şaşkınlıkla Harry’e bakıyordu. Bütün tribünler olayların gelişme hızı karşısında susup kalmıştı.

Az önce sevinçten havalara uçan Hermione şimdi sinirle “Lanet olsun sana Potter! Bir kez olsun bizim kazanmamıza izin ver.”diye bağırdı.

Sonunda şaşkınlığı üstünden atan ve kazandıklarını idrak eden Slytherin tribünü sevinç çılıklarıyla havaya uçarken, Hermione bir anda unuttuğu Ecel’i tekrar hatırladı. Eski yerine tekrar baktığında orayı bomboş gördü. Lanet olası bir anda ortandan kaybolmuştu.

Karanlığın YoldaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin