Harry Hermione'yi ihtiyaç odasına getirmişti. Burası kimsenin onların konuşmasını dinlemeden konuşabilecekleri tek yerdi.
"Evet." dedi Harry. "Buraya nasıl geldin?"
"Tabi ki beni buraya o gönderdi. Uzun ısrarlarım sonucu. Beklememize rağmen geri dönmüyordun. İki şey olmuş olabilirdi, ya geri dönmek istemiyordun, ki ben buna inanmak istemiyordum ya da geri dönmek istediğin halde geri dönemiyordun. Artık ikincisi olduğuna eminim çünkü buraya gelirken kullandığım zaman döndürücüm bozuldu." dedi ona cebinden Harry'ninkine benzer şekilde görünen zaman döndürücüyü göstererek.
"Evet, gücü her şeye yetiyor, ama şunları tek kullanımlık yapabiliyor ancak." dedi Harry.
"Merak etme. Böyle bir şey olabileceğini tahmin ettiği için beni yedek bir zaman döndürücü ile gönderdi. Aslında beni göndermek istemiyordu, biliyorsun beni koruyacağına dair bozulmaz yemin etti ve buradaki o, benim başıma kötü bir şey gelmesine sebep olursa onun için pekte iyi sonuçlanmazdı. Sonuçta bozulmaz yemin zamanı aşan bir büyü."
"Güzel, artık istediğimiz zaman geri dönebiliriz." dedi Harry. Hermione'nin yanına oturdu. O zamana kadar Hermione ihtiyaç odasında beliren koltukta otururken o ayakta durmuştu. "Fakat noel bitene kadar bekleyebilir miyiz? Bu onlarla geçirebileceğim ilk ve son noel olacak."
Hermione onun sesindeki hüzün kırıntısını yakalanmış ve sözleri kalbini yakmıştı. Bu yüzden buraya gelmesinin ikinci nedenini söylemenin tam zamanı olduğuna karar verdi. "Aslında buraya gelmemin bir sebebi daha var. Aslında bildiğimiz geçmişin değişmesini bekledi, ama hiç bir şey değişmiyordu. Beni, seni geleceği değiştirmeye ikna etmem için gönderdi."
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Harry kaşlarını çatarak.
"Harry seni buraya aileni gör diye göndermedi, aileni kurtar diye gönderdi. Sır tutucuyu değiştirmelerini söyleyerek bile tüm geçmişi değiştirebilirdin."
"Tahmin etmiştim ama demek buraya beni gerçekten de geçmişi değiştirmem için göndermiş. Geçmişi değiştirmeyi bir kez bile düşünmedim. Tam aksine geçmişi inşa ediyorum."
"Ne yaptın Harry?" diye sordu Hermione, onun çoktan bir şeyler yaptığını hissederek.
"Hermione o benim ruhum, ona ihanet edebileceğimi gerçekten düşünmesi saçmalık. Oysa ben bildiğimiz geçmişi inşa ettim bile ve değiştirmeye de niyetim yok. Buraya geldiğimde annem ve babam sevgili bile değildi, onların çıkmalarını sağlamasaydım eğer, ben doğmazdım, kehanette olmazdı ve onlar beni korumak için ölmezdi. Bilerek Peter'ın duyabileceği şekilde gelecekte öleceğini söyledim, çoktan ilk ölüm yiyen toplantısına katıldı bile. Annemle babamı Vernon enişte ve Petunia teyzeye karşı ön yargılı hale getirdim, babamın kişiliği ile onlarla tanıştığında anlaşmaya çalışmayacaktır, Vernon enişte ise kincidir, babamın tüm alaylarını bana on yıl boyunca ödetecektir. Fakat Profesör Snape'in karanlık tarafa geçmesine sebep olmayı gerçekten istememiştim. O bir kazaydı."
"Harry! Anne ve baban ölecek! Onlar senin anne ve baban."
"Evet, onlar anne ve babam, şu an bile bir anda karşılarına çıkmama rağmen bana iyi bir anne baba olmak için ellerinden geleni yapıyorlar." dedi oturduğu yerden kalkarak.
Hermione'ye döndü. "Ama anlamalısın Hermione, onun benden başka kimsesi olmadı. Neredeyse yetmiş yıllık hayatında onu seven ve sevgiyi öğreten, onu anlayan tek kişi benim."
Hermione'nin önüne diz çöktü ve başını onun dizlerine yasladı. "Ben sana sahibim, ben benim için ölmeyi göze alan bir aileye sahibim, babama ihanet ettiğim halde yanımda olan bir vaftiz babaya sahibim ama onun benden başka kimsesi yok Hermione. Eğer geçmişi değiştirirsem onun sahip olduğu tek şeyi elinden alacağım, kendimi."
Hermione onun göz yaşlarını göremiyordu, başını kucağına yasladığı için ama sesinden onun ağladığını anlamıştı. Ellerini saçlarına götürüp karışık saçları okşamaya başladı, Harry ne karar verirse versin yanında olacaktı ama kararından dolayı pişman olmasını istemiyordu.
"Harry, bundan sonraki hayatında anne ve babanı kurtarabilecekken kurtarmamanın verdiği yükle yaşayacaksın. Onların ölümünden kendini sorumlu hissedeceksin. Sadece anne ve baban değil, Sirius'un hayatını da mahvedeceksin. On iki yıl boyunca Azbakan'da kalmasına sebep olacaksın, hatta Peter'ı bile kurtarabilirsin Harry. En kötüsü ise kendi çocukluğunu öldüreceksin. Tüm bu yükü kaldırabilecek misin Harry?"
Harry başını kaldırdı ve Hermione'nin gözlerine baktı. "Kaldıracağım. Günahlarımın bedelinin ve ağırlığının farkındayım. Bizim geleceğimiz için bu yükü yüklenmeli ve taşımalıyım. Anne baba sevgisi görmüş, hiç istismar edilmemiş ve hiç dışlanmamış bir çocuk onu anlayamaz Hermione. Onu anlayamayan biri onu değiştiremez. Onu kurtarmak için bunu yapmak zorundayım."
"Sen onu tahmin ettiğimden de daha çok seviyorsun, hemde aileni katili olmasına rağmen."
"Ailemin katili o değil Hermione, hala anlamadın mı? Ailemin gerçek katili benim. Buraya gelip bizim geçmişimizi kuran ben."
"Ne karar verirsen ver yanında olacağım." dedi Hermione onun gözlerinin içine bakarak.
"Teşekkürler Hermione. İhtiyacım olan tek şey sen ve o. Sizi koruyacağıma dair bozulmaz yemin ettim. Bunun karşılığında kaç hayatı kurban ettiğimin bir önemi yok, kimlerin hayatını kurban ettiğimin bir önemi yok. Kendimi param parça etmemin bir önemi yok. Önemli olanlar sadece sen ve o."
Hermione onun yanına çöküp ona sarıldı. Bu onun Harry'siydi. Birini sevmeye karar verdiğinde sonuna kadar severdi. Beni korumaya söz verdiğinde sonuna kadar korurdu. Karşılığında kendisi parçalara ayrılacak olsa bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Yoldaşı
Fanfic"Şu halime bak Harry Potter. Bir parazit gibi başkalarından beslenerek yaşıyorum ama taşı aldığımda her şey değişecek. Tekrar eski gücüme kavuşacağım. Bana engel olamazsın Harry Potter." "Aslına bakarsan taşla ilgilenmiyorum. Buraya senin için geldi...