Gerçekleri Çarpıtmak

4.3K 350 58
                                    

James çapulcuların yatakhanesine girdiğinde Harry'i yatağında kitap okurken buldu. Oğluyla ilgili keşfettiği bir özellik buydu, kitap okumayı çok seviyordu. Hangi türden olduğu fark etmeksizin elinde sık sık bir kitap görürdünüz. Akşamları çapulcular lak lak yaparken o hem kitap okuyor hemde arada sohbete gözlerini deviriyordu. Onun bu halini görmek ona Lily'i hatırlatıyordu. Eskiden kitap okurken onu rahatsız ettiğinde Lily'de aynısını yapıyordu.

"Selam Harry." dedi James.

"Selam baba." dedi Harry kafasını kitabından ayırmadan.

İleri Düzeyde Karanlık Sanatlara Karşı Savunma okuyordu. En sevdiği dersin KSKS olduğunu öğrenmişti, sonra İksir, sonra Biçim Değiştirme olduğunu öğrenmişti. En nefret ettiği ders ise Kehanetti.

"Seninle konuşmak istediğim bir konu var." dedi ona dikkatini çekmek için.

Bu konuyu konuşmak için mükemmel bir zamanlamaydı. Dün gece dolunay olduğu için Remus revirde dinleniyordu, diğerleri de onun yanındaydı. Harry'i aramak için ayrılmıştı. Fark etmişti ki, Harry onlarla vakit geçirmeyi sevse de arada yalnız vakit geçirmeye ihtiyaç duyuyordu, bazen yanlarından ayrılıyordu. Bunun sebebini okulda pek arkadaşının olmamasına bağlıyordu ve oğlunun okulda onun gibi daimi dostlar edinememiş olması onu üzüyordu ama Harry ile konuşmak istemesinin sebebi bu değildi. Onun hakkında keşfettiği başka bir mevzu idi.

"Ben bir şey fark ettim." dedi. Söze nasıl başlaması gerektiğini bilmiyordu. Bu yüzden direk mevzuya daldı. "Fark ettim ki Peter ile, Sirius ile Remusla olduğu kadar yakın değilsin. Neden?"

Harry duygularını kontrol etmek konusunda bir ustaydı. Yüzüne yansıtmasa da oldukça şaşırmıştı. James'in bunu fark etmesini beklemiyordu. Onu gerçekten de yakından izliyor olmalıydı. Tıpkı onun anne ve babasını izlediği gibi. Böyle bir soru beklemediği için bu konu da bir yalan düşünmemişti. Fakat gerçekleri de söyleyemezdi. Gerçekleri söylemek demek geleceği değiştirmek demekti.

Elindeki kitabı kapayıp doğruldu. "Tanımadığım biriyle yakın olamam baba." dedi.

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu James kafa karışıklığıyla.

"Benim geldiğim gelecekte Peter Pettigrew yaşamıyor. Ben küçükken bir ölüm yiyen saldırısında öldü. Seri katil bir ölüm yiyen, onu on üç muggle ile birlikte öldürdü. Ondan geriye sadece parmağı kalırken o ölüm yiyen Azkaban'a atıldı."

"Bu gerçek olamaz." diye fısıldadı James.

"Bu gerçek baba." Bunu söylerken Harry'nin yüreği sızlamıştı. Suçluyu masum, masumu ise suçlu olarak anlatmıştı. Tıpkı on iki yıl boyunca büyü dünyasının bileceği şekliyle.

"Peki bana neden bunu anlattın? Geldiğinden beri gelecek hakkında ne kadar az şey bilirsek o kadar iyi olduğunu söyledin. Özellikle savaş ve onunla ilgili şeyler hakkında konuşmaktan kaçındın. Peki şimdi neden bana bunları anlattın? Geleceği değiştirebileceğimden korkmuyor musun?"

Harry başını olumsuz anlamda salladı. "Ben sana geleceği değiştirebileceğin hiç bir bilgi vermedim. Onu kimin öldürdüğünü biliyor musun? Nerede öldürdüğünü biliyor musun? Ne zaman öleceğini biliyor musun? Onun ölümünü engelleyebileceğin hiç bir bilgiye sahip değilsin. Sana tüm bunları anlattım çünkü arkadaşlarınla geçireceğin zamanların kıymetini bil istedim, başınıza korkunç şeyler gelmeden önce."

Harry çöken babasının sırtını sıvazlarken biliyordu ki onun sözlerini duyan tek kişi babası değildi. Odaya girmek üzereyken onların konuşmalarına kulak kabartan Peter Pettigrew birkaç yıl içerisinde öleceğini sanacaktı. Tıpkı diğer çapulcular gibi okuldaki ölüm yiyen çetesinden gizli bir davet alacaktı. Diğerlerinin aksine o daveti öfkeyle yırtıp atmayacaktı. Eğer aynı tarafta olurlarsa bir ölüm yiyen tarafından öldürülmezdi değil mi? Bu Peter Pettigrew'in batışının başlangıcı olacaktı.

**

Her dolunay sonrası olduğu gibi Remus yine zorlu bir dönemden geçiyordu. Kendini bir iki güne toparlamayı umuyordu. Çocuklar her zaman olduğu gibi sık sık ziyaretine geliyor ve onu yalnız bırakmıyordu. Gerçi sanki dolunayda dönüşüm geçiren o değilde James'tı. Ruh gibi dolaşıyordu. O sırada içeri hiç beklemediği biri girdi.

Geleceğin iksir profesörü şimdiki iksir profesörüne yardım ederek hem zorlu iksirleri öğreniyor hemde artı puan kazanıyordu. Fakat iksir yapmak zor ve tehlikeli bir sanattı. Neyse ki bu seferki basit bir yaralanma idi. Revirde yatan çocuğu görmezden gelerek şifacıyı aradı fakat bulamadı.

Remus ise meraklı gözlerle onu izliyordu. Harry'e göre bu adamın gelecekte ona büyük yardımları olacaktı. Şu anda onun için dönüşüm geçirmeden gelip geçen bir dolunay hayalden ibarette fakat gelecekte bu adamın yaptığı iksirler sayesinde bu mümkün olacaktı.

"Buraya gel." dedi onun kolundaki yarayı gören Remus.

Snape'in ona sadece dik dik baktığını gören Remus gözlerini devirdi. Son zamanlarda Harry'i bunu yaparken sık sık görüyordu. Şimdi neden yaptığını daha iyi anlıyordu, oldukça zevkliydi.

"Merak etme seni ısırmam. En azından bu formdayken."

Bunu duyan Snape'in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Adamın kendi durumuyla bu şekilde alay edebileceğini düşünmemişti. Remus ise hep düz bir ifade ile dolaşan gencin yüzünde ilk defa bir ifade, üstelik şaşkınlık ifadesi görmenin şaşkınlığı içerisindeydi.

"Bir şifacı olmayabilirim ama o kadar basit yaraları iyileştirebilirim. Benim durumumda en azından bu kadarını yapabilmeyi öğrenmek zorunda kalıyorsun."

"İstemez." dedi Snape ve arkasını döndü.

"Snape!" diye seslendi Remus. "Çapulculardan hoşlanmadığını hatta bunun nefret seviyesinde olduğunu biliyorum ama buna rağmen benim durumumu açığa çıkarmadın. Teşekkür ederim."

Snape sinirle arkasını döndü. "Teşekkür etmek iki yıl sonra mı aklına geldi? Ne o bana teşekkür edersen Potter tarafından dışlanmaktan mı korktun?"

"James sırf sana teşekkür ettim diye beni dışlayacak biri değil ve teşekkürüm bu kadar geciktiği için özür dilerim."

"Bu dolunayda başına bir şey mi düştü senin?"

"Hayır. Sadece sana minnettarım."

Uzun saçlı Slytherin öğrencisi homurdanarak reviri terk etti. Geçmişte de gelecekte de saç sitili aynıydı.

Karanlığın YoldaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin