Gerçeklerle İç içe Yalanlar

4.6K 331 105
                                    

"Demek sonunda dönüyorsunuz Mr. Potter?"

"Evet profesör. Geleceği merak ettiğinizi biliyorum Profesör. Durmayın merak ettiğiniz şeyleri sorun zira bu benden gelecek hakkında bir şeyler öğrenmek için son şansınız olacak."

"Gelecek hakkında bir şeyler bilmemin iyi olmayacağını söylediğinizi hatırlıyorum Mr. Potter."

Harry omuzlarını silkti. "Fikrimi değiştirdim. Zira beni neden buraya gönderdiğinizi anladım."

Dumbledore şaşkınlıkla sordu. "Sizi buraya ben mi gönderdim?"

"Elbette sizden başka beni buraya gönderecek yeteneğe sahip bir büyücü olduğunu sanmıyorum, özellikle Voldemort öldükten sonra."

Dumbledore'un yaşlı gözlerindeki şaşkınlık okunabiliyordu. "Voldemort öldü mü?"

"Voldemort öleli uzun zaman olmuyor Profesör. Benim geldiğim zamanda sadece bir kaç ay oldu. Ben dördüncü sınıfın sonundayken geri dönmek için beni kullanmak istedi. Bunun için mükemmel bir plan hazırladı. Fakat bir düelloda kaybedecek biri değilim, özellikle başkalarının vücudunu bir parazit gibi kullanan bir ruh parçasına karşı."

"Ne demek istiyorsunuz? Daha açık konuşur musunuz?"

"Voldemort ben bir yaşındayken ortadan kaybolacak profesör. Büyü dünyası uzun yıllar huzur içinde yaşayacak fakat o sadece zayıf düşecek. Geri dönmeye çalıştığında ise benim tarafımdan yok edilecek. Hermione benim her şeyim profesör ve o bir muggle doğumlu. Onu korumak için her şeyi yaparım. Voldemort'u öldürmem gerekirse öldürürüm, her ne kadar bir kahraman olarak anılmaktan hoşlanmasam da."

"Anlıyorum, Voldemort sizin tarafınızdan yok edilecek." dedi Dumbledore. Harry adamın gözlerinde parlayan ateşi görmüştü.

"Bu sizin hakkınızdaki kafamdaki bazı soru işaretlerini kaldırdı." dedi Dumbledore. "Fakat hala anlayamıyorum. Sizi neden buraya gönderdim."

"Çünkü Voldemort'u yok etmem için doğmam gerekiyordu profesör. Anne ve babam ben buraya geldikten sonra çıkmaya başladı. Onları birleştiren ve evlenip çocuk sahibi olacaklarına inandıracak olan benim. Bu yüzden yirmi gibi genç bir yaşta çocuk sahibi olup olaylar zincirini başlatacaklar. Sağ kalan çocuğun doğmasına sebep olacaklar."

"Sağ kalan çocuk?"

"Kehanet profesör. Domuz kafasında Profesör Trelawney tarafından sırf işe alınmak adına uydurulan ve bir ölüm yiyenin kulağına yarım yamalak giden saçma bir kehanet olaylar zincirini başlatacak. Bir annenin oğlunu kurtarmak için yapacağı fedakarlık dünyanın en güçlü büyüsünü oluşturacak. Zira büyünün temeli duygudur ve sevgi en güçlü duygudur, nefretin bile önüne geçer."

"Tüm bunları bana neden anlatıyorsunuz Mr. Potter?"

"Çünkü bunları bana siz anlattınız, kendimi burada bulmamdan bir gün önce."

"Buraya gelmenizin bir diğer sebebinin de bana tüm bunları anlatmanız gerektiği için mi olduğunu düşünüyorsunuz?"

Harry başını olumluca salladı. "Cadılar bayramı gecesi benim bildiğim gibi yaşanmalı profesör. Voldemort'un on dört yıl boyunca ortadan kayboluşu ve tamamen yok olması için bu şart. Sır tututcu Peter Pettigrew olmalı. Beni annemin kız kardeşine bırakmalısınız. Muggle dünyasını bilerek büyümem gerekiyor. Tüm bunlar sizin için şu an bir anlam ifade etmiyor ama bir kaç yıl sonra hepsi anlam kazanacak."

"Size güveneceğim Mr. Potter ve her şeyi istediğiniz gibi yapacağım. Peki bu sizin için zor olmayacak mı? Anladığım kadarıyla bu yolda en çok acı çekecek olan sizsiniz."

"Çoğunluğun iyiliği için profesör. Çoğunluğun iyiliği için ve Hermione'min."

Harry ayağa kalktı. "Profesör kendinize iyi bakın. Büyü dünyasının size ihtiyacı var. Ben sadece Voldemort'u öldürebilirim, büyü dünyasının çalkantılı yaşamıyla ilgilenmiyorum. Okuldan mezun olduktan sonra Hermione ile muggleların arasına karışmayı düşünüyoruz. Bu dünyaya adımımızı attığımız şu kısa birkaç yılda yeterince acı çektik. Bizim istediğimiz tek şey birlikte olmak ve biraz huzur. Büyü dünyasına yol gösterecek kişi sizsiniz."

Harry kapıdan dışarı çıktığında iki büyücüde sinsice gülümsüyordu.

Dumbledore gülümsüyordu çünkü Tom'un gerçekte ne kadar güçlü olduğunu bilen tek kişiydi. Onun okul yıllarında yıllarca onu takip etmişti. Fakat bir kez bile Tom'u okuldan attıracak bir kanıt bulamamıştı. Sırlar odası olayında bile. Tom güçlü olduğu kadar zekiydi de. Yaptıkları düellolarda Tom'a yenilmemişti ama yenememişti de, mürver asa avantajına rağmen.

Fakat bu çocuk eğer her şeyi dediği gibi yaparsa Tom'un onun herhangi bir çabası olmadan öleceğini söylüyordu. Üstelik çocuk büyü dünyasının kahramanı olmanın peşinde değildi, savaş onu yormuştu. Savaştan yorulacak kadar gençti henüz. Tek istediği büyü dünyasının şamatasından kaçmaktı. Eğer kahraman meydandan çekilirse onu yetiştiren akıl hocasından başka kim onun yerini alabilirdi ki?

Harry'nin gülümsemesinin sebebi ise bambaşka idi. O burada olmasa bile Dumbledore onun için bildiği geçmişi inşa etmeye devam edecekti. Üstelik yaşlı adamın ulaşacağı tek şeyin kendi sonu olacağının farkında bile değildi.

**

Harry hiç zorlanmadan bu zamanda onu tanıyan herkesin hafızasını silerek son hazırlıkları yapmıştı. Kendini onların hafızasından silse bile bazı anahtar olaylar geri döndürülemeyecek bir şekilde değişmişti. Peter çoktan ölüm yiyenlere katılmıştı. Sebebini hatırlamasa bile artık bir ölüm yiyendi. Annesi çoktan Snape'ten geri döndürülemez bir şekilde nefret etmişti. Snape ise annesinin bu nefretinin sebebinin ona bulanık demesi olduğunu sanıp kahrolacaktı. Harry'nin bir anlık onu kızdırması sonucu yaptığı büyünün sonuçlarını çoktan unutmuştu. Amy hiç ona aşık olmamıştı. O hiç Gryffindor arayıcısı olmamıştı. Sahi geçen maç Gryffindor'un Slytherin maçını kazanmasını sağlayan müthiş arayacı kimdi?

Harry, Lily, James ve Hermione şimdi son kez vedalaşmak için ihtiyaç odasındaydı.

"Birbirinize ve kendinize iyi bakın." dedi Harry.

James ona sarıldı. "Sen misin anne baba olan yoksa biz mi?" dedi gülerek.

Ardından Lily'de ona sarıldı. Kendini bir şey söyleyebilecekmiş gibi hissetmiyordu. Harry'yi özleyeceğini fark etti. "Seni seviyorum Harry." dedi sonunda titrek bir sesle.

Harry ona gülümsedi. "Biliyorum anne."

Hermione Harry başıyla onaylayınca kolyeyi kendi başına geçirdi ve sonra Harry'nin başının etrafından geçirdi.

"Gelecekteki bizlere selam söyleyin." dedi James.

Harry hüzünle gülümsedi. "Söylerim." dedi ve anne ve babasından gözlerini ayırmadan zaman döndürücüyü çevirdi. Tam on sekiz kez.

Hermione ve Harry'nin bedeni silikleşip tamamen kaybolduğunda Lily James'e sarıldı. "Onu özleyeceğim." dedi dolan gözleriyle.

"Bende Lils, bende. İyi tarafından bak üç yıl sonra onu tekrar göreceğiz. Gerçi o zaman böyle ukala, hazır cevap olmayacak. Onun yerine minik, minnacık olacak, seninki gibi zümrüt yeşili gözleri olacak. Herkes onun havalı ve yakışıklı olduğunu değil, sevimli tombik bir bebek olduğunu söyleyecek. Kızlar aşkı için peşinden koşmak yerine tonton teyzeler tombul yanaklarını sıkmak için peşinden koşacak ve biz zamanla onun bugünlerde tanıdığımız Harry'e evrilmesini izleyeceğiz."

Lily başını onun göğsünden kaldırdı. "Okul bittikten sonra hemen evlenecek ve Harry'i kucağımıza almak için elimizden geleni yapacağız."

"Elimizden geleni yapmak mı? Bu söylediklerinin ne anlama geldiğini biliyorsun öyle değil mi Lily?"

Lily James'in neyi kast ettiğini anladığında kızararak ve aceleyle söyledi. "Elbette biliyorum James. Ben oğlumu istiyorum. Bana oğlumu vereceksin. Elinden geleni yapsan iyi edersin." dedi ve arkasını dönüp hızlı adımlarla ihtiyaç odasını terk etti.

James ise arkasından bağırdı. "Evet." deyip, zıpladı.

Karanlığın YoldaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin