Yemin

6.2K 405 123
                                    

Harry gelen teklifle oldukça şaşırmıştı. "Gerçekten öldürmeye çalıştığın çocuğu kendi tarafında mı istiyorsun? Bak Voldemort hiç bir zaman sana karşı savaşan bir kahraman olmak istemedim ama bundan senin yanında olmak istediğim çıkarımını da yapma. Ben bu savaşı dışarıdan izleyen üçüncü bir göz olmayı tercih ederim. Bu benim için çok zevkli olacak zira sonuçları beni ilgilendirmiyor. Tıpkı taraf tutmadığın bir Quiddicth maçını izlemek gibi."

Harry şimdi gitmek için arkasını dönmüştü.

"Sanki hiç bir şey umurunda değilmiş gibi davranıyorsun Harry Potter ama gerçekten hiç bir şey umurunda değil mi ya da hiç kimse?"

Harry Potter sanki biri aniden önüne bir duvar çekmiş gibi durdu. Yavaşça sırt çevirdiği adama döndü. "Sakın!" dedi gecenin başından beri ilk kez tehditkar bir sesle. "Sakın beni onunla tehdit etme!"

Voldemort haklıydı, ikisininde fark ettikleri gibi birbirlerine çok benziyorlardı ama yine ikisininde fark ettikleri gibi birbirlerinden çok farklıydılar. Voldemort bencildi, zalimdi, taş kalpliydi. Çocuğu yanında istemesinin tek sebebi ise onu kendi çıkarlarına kullanabilmekti.

Harry Potter ise sevginin ne demek olduğunu bilirdi. Hiç tanıyamadığı ailesini severdi, bu yüzden ölümü korkunç bir canavar olarak değil onlara kavuşacağı bir köprü olarak görürdü. Harry Potter sevginin ne demek olduğunu bilirdi ve bu dünyada sevdiği tek kişi vardı. Umursadığı sadece bir kişi vardı. Elbette bir yıldır onunla aynı okulda olup onu izleyen Voldemort bu bir kişinin kim olduğunu biliyordu.

Aralarındaki bir çok fark, bu tek farktan kaynaklanıyordu: Sevgi. Voldemort sinsice gülümsedi. Bu tek fark Harry Potter'ı ona getirecekti. Bu tek fark Harry Potter'ı ona ait yapacaktı. Harry Potter, Lord Voldemort'un gözetimi altında güçlü bir müttefik olacaktı.

"Niyetim seni tehdit etmek değil Harry Potter. Kendin söyledin ailemi öldürmek yerine rehin alsaydın, senin tarafına bile geçerdim diye. Gördüğün üzere insanları kullanmak konusunda beceriksiz bir Karanlık Lord değilim."

"Beni tehdit etmediğini söylüyorsun. Bu tehdit etmek değilde ne?"

"Ben karşılıklı bir anlaşma teklif ediyorum. Senin sadakatin karşılığında Hermione Grengar'ın hayatı."

"Nasıl yani?"

"Harry Potter hiç bozulmaz yemin diye bir şey duydun mu?"

"Hayır."

"Bozulmaz yemini bozamazsın yoksa ölürsün."

"Karşılıklı olacak dedin. Sen zaten ölümsüzsün. Yemini bozmanda bir engel yok."

"İşte bu yüzden hayatım üzerine değil, sihrim üzerine yemin edeceğim."

"Yemini bozarsan hayatını değil, sihrini mi kaybedeceksin."

"Evet."

Lord Voldemort için Harry Potter'ın sadakati karşılığında Hermione Granger'ın hayatının bir önemi yoktu. Kızın sağ kalıp kalmaması onun için bir fark yaratmazken, Harry Potter'ın sadakat yeminiyle hem güçlü bir müttefik edinecek hem de kehanet tehlikesini ortadan kaldıracaktı. Bir taşla iki kuş.

Harry düşündü. Voldemort'un peşine düştüğü birinin peşini kolay kolay bırakmayacağını kişisel deneyimlerinden biliyordu, her ne kadar hatırlayamasa da. Annesi ve babası onu koruyabilmek için hayatını feda etmek zorunda kalmıştı. Voldemort bir ölümsüzken onu öldürebilir miydi? Hermione'yi ne olursa olsun koruyabileceğinin bir garantisi var mıydı? Aklına gelen sadece bir çıkış yolu vardı.

Karanlığın YoldaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin