İkinci görev zamanı gelmişken ve göl kenarında tüm kalabalığın ortasında bekliyorken Harry sinirle dişlerini sıkıyordu. Hermione'nin bu gölün altında onu bekliyor olduğunu bilmek sinirlerini bozuyordu. Dumbledore'un başlama işaretini vermesiyle diğerlerini umuramadan üzerindeki kıyafetlere biçim değiştirme yaptı. Kimse onun kıyafetlerine bir anlam verememişti, muggle doğumlu olanlar dışında kimse. Harry kıyafetlerine dalgıç kıyafetlerine biçim değiştirme yapmıştı.
Gölün dibinde yüzerken göl halkının Fleur denen kıza saldırdığını gördü. Kız onlara daha fazla karşı koyamayarak pes etmiş ve görevden çekilmek için işaret vermişti. Kız bir anda gölden dışarı çekilirken Harry göl halkı ile göz göze geldi. Az önce kıza işkence eden göl halkı Harry'e sadece bakmakla yetinmişti.
Moody'nin kılığındaki Barty Crouch Jr'ın kafa karıştırma büyüsü etkisi altında, ondan uzak duruyor olmasalar bile, Harry onları bir engel olarak görmüyordu. Onları yok sayarak yoluna devam etti. Hermione'yi bir an önce bulmalıydı. Sonunda onları bulmuştu. Dört kişinin olması gereken yerde üç kişi vardı. Bu da demek oluyordu ki içlerinden biri çoktan görevi tamamlamıştı.
O Hermione'ye ilerlerken Cedric Diggory geldi ve en sonda bulunan siyah saçlı kızı alarak hızla uzaklaştı. Harry ne kadar uğraşırsa uğraşsın kızın adını hatırlayamadı ama onların okulundan olduğunu biliyordu. Ayrıca kızı baloda Diggory ile dans ederken görmüştü. Sanırım birinin daha en değerli varlığı aşık olduğu kızdı.
Harry Hermione'nin yanına ilerledi ve onun hemen yanında duran kıza gözleri ilişti. Küçük bir kızdı ve on yaşından büyük olamazdı, fakat yüz hatları ve saç rengiyle Fleur denen kıza aşırı benziyordu. Sanırım onun kardeşiydi. Kaşlarını çattı. Kız görevden çekilmişti. Eğer kardeşi bir saatin sonunda dışarı çıkmazsa ne olacaktı?
Harry yanlarında dolaşan göl halkından birinin zihnine girdi. Yetkililer gerçekten de küçük bir kızın zarar görmesine izin veremezdi değil mi? Fakat göl halkı canlısının zihninde bulduğu şeyler düşündüklerinin tam tersiydi. Onu kurtarmaya gelecek kişinin yarışmadan çekildiğini biliyorlardı ve onu yemek için can atıyorlardı.
Harry sinirle kaşlarını çattı. Bu aptalca bir turnuvaydı. Güç, şöhret, zenginlik mi? Hiç bir şey en yakınını ve en değerli varlığını kaybetmeye değmezdi. Tanrı aşkına! O kız kendi kız kardeşini kurtaramamanın ve onun ölümüne sebep olmanın hüznüyle nasıl yaşayacaktı? Lanet olası yetkililer böyle bir görev hazırlarken akıllarından ne geçiyordu?
Harry gerçekten ama gerçekten çok sinirlenmişti. Gözlerinin renk değiştirebildiğini tahmin edebiliyor ama umursamıyordu. İkisine de bağlayan yosunları büyüyle çözdü ve kendine çekti. Göl halkı tısladı. "Sadece biri." dedi içlerinden biri.
Şu anda bu kadar sinirliyken ona karşı gelmek yaptıkları en büyük hataydı. Etrafında tehlikeli bir şekilde dolaşan ve saldırmak için doğru anı bekleyen tehditkar göl halkına baktı. Eğer onlardan birini bırakmazsa hepsi birden ona saldıracaktı. Harry bunu onların gözünde görüyordu. Oysa yaptıkları tek şey Harry'i daha da kızdırmak oldu.
Harry büyüyü mırıldandığında etrafındaki sular yavaşça çekiliyordu. Su kütlesi yavaşça gökyüzüne çıkarken turnuvayı izleyen ve tezahürat yapan insanlar gördükleri inanılmaz manzara karşısında sessizleşmişti.
Tüm su kütlesi içindeki balıklar ve diğer su canlılarıyla gökyüzüne çıkmıştı. Gölde yaşayan canlılar içinde sadece göl halkı gölün dibinde zorlukla nefes alıyordu. Havayla temasa geçen küçük kız ve Hermione uyanmış ve şaşkın bakışlarla etrafını izliyordu. Harry üzerindeki dalgıç kıyafetini normal giysileriyle biçim değiştirirken Fleur Delacour koşarak gelip küçük kıza sarılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Yoldaşı
Fanfiction"Şu halime bak Harry Potter. Bir parazit gibi başkalarından beslenerek yaşıyorum ama taşı aldığımda her şey değişecek. Tekrar eski gücüme kavuşacağım. Bana engel olamazsın Harry Potter." "Aslına bakarsan taşla ilgilenmiyorum. Buraya senin için geldi...