Snape sesli bir küfür savurdu. "Bu gece iksirini almadı. Güvenli değil." diye bağırdı.
Snape ve Sirius iç güdüsel olarak aynı anda Harry'nin önüne geçmişti. Harry tepki olarak sadece onların bu hareketine gözlerini devirdi. Harry, Lupin'in siluetini görebiliyordu. Kaskatı kesilmişti. Sonra kolu bacağı titremeye başladı.
"Koş." diye fısıldadı Sirius. "Hemen! Koş!"
Fakar Harry koşmadı. Bir milim bile kıpırdamamıştı.
"Bana bırak ve koş!" dedi Sirius tekrar.
Korkunç bir hırlama duyuldu. Lupin'in kafası uzuyordu. Vücudu da. Sırtı kamburlaşıyordu. Yüzünde ve ellerinin çevresinde gözle görülür şekilde kıllar çıkıyordu, elleri bükülerek pençelere dönüşüyordu.
Kurtadam arka ayakları üzerinde kalkıp uzun çenesini takırdatırken, Sirius Harry'nin yanından yok oldu. Bir köpeğe dönüşerek ileri atıldı. Onu ensesinden yakalayıp geriye, Harry ve Snape'ten uzağa çekti. Çene çeneye kilitlenmişlerdi, pençeleriyle birbirlerini paralıyorlardı.
Kurtadam, köpeği ileri doğru fırlattı. Köpeğin bedeninden akan kan ay ışığında bile seçiliyordu, yaralanmıştı. Kurtadam ayaklarının üzerinde durdu ve aya doğru uludu, ulumasının ardından hırıltılarla onlara döndü.
Snape elinde asası saldırmaya hazır bir şekilde bekliyordu. Harry ise Remus'un canını yakmadan onu nasıl durdurabileceğini düşünüyordu. Fakat henüz aklına temiz bir yol gelmemişti.
Kurtadam onlara doğru bir adım atmıştı ki başka bir uluma sesi duyuldu, ormandan gelen. Harry kaşlarını çattı, Yasak Orman'da başka kurtadamlar mı vardı? Kurtadam ise sese döndü, bir kaç saniye ormana baktıktan sonra ormana doğru koşmaya başladı.
Sirius animagus formundan insana dönüştü. Kan içindeydi, burnuyla sırtında derin yaralar vardı. Fakat kurtadamın ardından ormana daldı.
"Bizde gidelim." dedi Harry. "Tekrar karşı karşıya kalırlarsa Sirius için tehlikeli olur."
Snape homurdandı fakat ormana giren Harry'i takip etmekten geri durmadı. Karanlığın içinden kesik kesik bir havlama, bir inleme duydular, acı çeken bir köpeğin sesi...
Harry fısıltı gibi küfür savurdu. Snape ise bu duruma rağmen zerre korkmayan ve soğuk kanlılığını koruyan Harry karşısında şaşkındı. Onun yaşlarında bir başkası olsa canlı bir kurtadam karşısında korkudan altına ederdi.
Sesin geldiği noktaya koştuklarında kurtadam ile burun buruna geldiler. Aralarında sadece bir kaç adım vardı. Harry ikinci kez düşünmedi. Elini ona uzattı ve büyüyü fısıldadı. Kurtadamdan acı dolu uluması gecenin karanlığında gökyüzünü deldi. Kurtadamın devasa bedeni yere kapaklanmış acı içinde inliyordu.
Snape yutkundu. "Ne yaptın ona?" diye sordu.
"Bütün kemiklerini kırdım." dedi Harry. "Artık istese bile hareket edemez." dedi ve başka bir büyü fısıldadı. Kalın zincirler kurtadamın bedenini sarmaya başladı. "Kemiklerin yenilenme hızıyla kısa sürede iyileşecektir. İyileşip zincirleri zorlamaya başladığı anda kemiklerini tekrar kır. Ne kadar düşünürsem düşüneyim onu kontrol altında tutmanın başka yolu yok."
Sanpe yutkundu. Lupin şu anda her ne kadar bir canavara benzese de, şu an Lupin'in yerinde olmak istemezdi. "Peki sen ne yapacaksın?" diye sordu Harry'e.
"Sirius'u bulmam gerek. Sense Remus'u yavaşça hastane kanadına taşımalısın. Peş peşe defalarca kemikleri kırıldıktan sonra insan forumu da bundan kötü etkilenecektir. Dönüşümü tamamlandıktan sonra kendini hastane kanadında bulması onun için en iyisi olur."
Snape onu onayladı. Şu anda Harry öğrencisinden çok okulu iki kez kurtarmış bir kahramandı. Olaylar karşısında soğuk kanlılığını koruması, hızlıca karar vermesi ve doğru çözümleri bulmasıyla hayatında gördüğü en lider ruhlu insanlardan biriydi. Onun dediğini yapmak için kurtadamı büyüyle havaya kaldırdı. Onu büyüyle ileri taşırken Harry de yanlarından ayrılmıştı.
Harry koşmaya başladı, acı havlama gölün yakınından geliyor gibiydi. Sese doğru koşarken havanın soğumaya başladığını hissetti. Havlama birden durdu. Gölün kıyısına vardığında neden durduğunu anladı, Sirius insan formuna dönmüştü. İki büklüm bir halde, ellerini başına götürmüştü.
Harry o anda onları gördü. En az yüz tane Ruh Emici, gölün çevresinden kara bir yığın halinde onlara doğru kayıyordu. Hızla döndü, o aşina, buz gibi soğuk içine nüfuz ediyordu, sis görüşünü bulandırıyordu. Karanlıkta her yandan beliren Ruh Emiciler onları çember içine alıyordu.
"Mutlu bir anı düşün." diye fısıldadı kendi kendine.
Harry, asasını kaldırdı, görüşünü temizlemek için hızla gözlerini kırptı, zihninde hafif hafif yankılanmaya başlayan çığlıktan kurtulmak için kafasını salladı. Mutlu bir anı hayal etti ve büyülü sözleri söylemeye koyuldu.
"Expecto patronum!"
Black titredi, yuvarlanarak döndü ve ölüm kadar solgun halde, yerde hareketsiz yattı. Büyü tam işlememişti, sadece gümüşi bir ışık oluşturmuştu. Onun yanına koştu, tekrar deneyecekti. Daha mutlu bir anı seçmeliydi. Düşündü; Sirius, Hermione ve Voldemort ile kahvaltı yapıyorlardı, tıpkı bir aile gibi. Tekrar söyledi.
"Expecto patronum!"
Kör edici ışık, çevresindeki otları aydınlatıyordu. Çığlık durmuştu, soğuk geri çekiliyordu. Çatal boynuzlu geyik etraflarında sekti ve ruh emicileri uzağa sürmeye başladı. Gidiyorlardı, hava yeniden ılımıştı.
Tehlikenin geçtiğini anlayan Harry iç çekti.
"Onu eve getir." dedi zihninde Voldemort, Harry'nin anlam veremediği garip bir ton vardı sesinde.
Harry farkında değildi fakat patronus büyüsünü yaparken kurduğu hayal karanlık büyücüyü bu dünyada sarsabilecek nadir şeylerden biriydi. Harry ona değer veriyordu, kurduğu mutluluk hayallerinde Harry'nin yanında yer alıyordu. Daha önce hiç gerçekten derinden değer görmemiş büyücüyü, bu düşünce oldukça sarsmıştı. Çocuk ona değer veriyordu, çocuk onu seviyordu. Büyüyü yapabilmesi bu anlama geliyordu. Patronus saf sevgiye dayanan bir büyüydü. Çocuğun mutluluk hayallerinde kelid aynasında olduğu gibi annesi ve babası yoktu, o, muggle doğumlu kız ve onun için Azkaban'dan kaçmayı göze alan vaftiz babası vardı. Karanlık Lord ilk kez kalbinin derinliklerinde bir kıpırdanma hissetti.
Harry ise ondaki değişime anlam veremedi. Zira zihni onun düşüncelerinden çok ruh emicilerin buz gibi etkisinden kurtulmaya odaklamıştı. Sirius kıpırdanmış ve gözlerini açmıştı.
"Neredeyim?" diye sordu güçlükle Harry'e.
"Yasak Orman'ın içinde gölün oradayız ama seni eve götüreceğim. Ruh emiciler her an geri dönebilir." dedi ve onu doğrultup zorla ayağa kaldırdı.
"Nasıl gideceğiz?" diye sordu Sirius. Ayağa kalkabilmesine rağmen hafifçe Harry'e yaslanıyordu.
"Cisimleneceğiz. Okulun koruma duvarlarının dışındayız."
"Sen cisimlenmeyi biliyor musun?" diye sordu Sirius şaşkınlıkla.
"Evet. Hazır mısın?" diye sordu Harry.
Sirius başıyla onayladığında ayakları yerden kesildi ve bilindik dar bir tüpten geçiriliyormuş hissi bedenlerini kapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Yoldaşı
Fanfiction"Şu halime bak Harry Potter. Bir parazit gibi başkalarından beslenerek yaşıyorum ama taşı aldığımda her şey değişecek. Tekrar eski gücüme kavuşacağım. Bana engel olamazsın Harry Potter." "Aslına bakarsan taşla ilgilenmiyorum. Buraya senin için geldi...