Harry ve Hermione Hogwarts’a döndüğünde Voldemort ve Harry Potter zihin konuşması için antremanlara başladılar. Her ikiside zihnefend ve zihinbend konusunda usta olduğu için bu konuda hiç zorlanmadan ustalaştılar.
Harry ve Quiddicth takımının üstün yetenekleri sayesinde Slytherin binası açık ara farkla Quidditch kupasını kazanmıştı. İki yıl üst üstte kupayı kazanan Slytherin’in çoşkusu görülmeye değerdi. Üstelik üç yıl üst üste kazanmak gibi bir umutları da vardı, Harry Potter onların takımında olduğu müddetçe neden olmasındı?
Tüm bu çosku birbirine yakın yerlerde iki öğrencinin daha taşlaşmasıyla yarım kalmıştı, en azından Harry için. Taşlaşan tek kişi sürekli onun resmini çekmeye çalışan Gryffindorlu birinci sınıf olsa umrunda olmazdı. Ama öyle değildi. Profesör McGonagall onu yanına çağırıp hastane kanadına götürdüğünde bir anlam verememişti ama hastane sedyelerinden birinin üstünde yatan taşlaşmış bir Hermione gördüğünde neredeyse kalbinin durduğunu hissetti. Önce olduğu yerde kalakaldı, sonra beyni gördüklerinin gerçek olduğuna inandı ve yavaş adımlarla kıza doğru ilerledi. Hava da asılı kalan taşlaşmış elini tuttu.
“Vodemort! Hazır olup olmamam umrunda değil, şu lanet hortkuluk artık durdurulmalı.”
“Sakin ol çocuk! Kız ölmüş değil, sadece taşlaşmış. Benimle konuşabiliyor olman bunun en büyü kanıtı. Kızı öldürürsem sihrimin beni terk edeceğine yemin ettim ve hortkulukta benim bir parçam. Kıza bir şey olsaydı çoktan sihrimi kaybetmiştim. Bu yeminde düşünemediğimiz bir açık, ikimizinde. Artık en değerli varlığında taşlaşmış bir şekilde koruma altında olduğuna göre rahat rahat göreve odaklanabilisin. Nasıl olsa tekrar eski haline dönecekler. Hangi öğrencinin hortkuluğu kullandığını bulmalıyız.”
“Mr. Potter, Miss. Granger’ın yanında bu da bulundu. Size bir anlam ifade ediyor mu?” diye sordu McGonagall elindeki aynayı gösterek.
“Hayır.” diye cevapladı Harry.
“Kabul etmeliyim, zeki kız. Sırlar odasına inmemize çok kalmadı, bu yüzden sormak zorundayım, Basiliksler hakkında ne biliyorsun çocuk?”
“Bir tür yılan oldukları ve zehirli oldukları dışında hiç bir şey.”
“Çok doğru ama basiliksler basit yılanlar değildir, onlar yılanların atasıdır. Her yüz yılda bir tane doğar,oldukça nadirdirler. Zehirlerinin panzehiri yoktur. Son olarak gözlerine doğrudan bakmak ölümcüldür. Şimdi bu ufak ayrıntıları bildiğine göre sonuca ulaşmak senin için zor olmasa gerek.”
“Gözlerine doğrudan bakmak ölümcül, o zaman dolaylı yoldan bakmak ölümcül değil. Ayna!”
“İşte benim değerli sağ kolumdan beklendiği gibi.”
“O zaman diğer taşlaşanlarda dolaylı yollardan baktı. Mrs. Norris sudaki yansımadan gördü, Thomas hayaletin içinden, eh hayaletler zaten ölüdür bir daha ölemez, Collin fotoğraf makinesinden gördü-lanet çocuğun adını öğrenmişim-, son olarak da Hermione aynadan gördü. O zaman bir basiliks olduğunu ve özelliklerini biliyordu. Mutlaka bir ipucu bırakmış olmalı.”
Harry kızın cüppelerini karıştırmaya başladı, yakalanma korkusu yoktu çünkü onu hastane kanadında Hermione ile yalnız bırakmışlardı. Diğer tarafına geçtiğinde elinde bir kağıt tuttuğunu fark etti. Zorlada olsa kağıt parçasını taşlaşmış elin içinden yırtmadan almayı başardı. Kağıtta yazan sadece iki kelimeydi: “Basiliks, Borular.”
“Sadece bir basiliks olduğunu bulmakla kalmamış aynı zamanda okulda nasıl hareket ettiğini de bulmuş. Kendine oldukça zeki ve yetenekli bir kız arkadaş bulmuşsun çocuk. Onu onaylıyorum. Bu zeka ve yetenek karşısında kan durumunun bir önemi yok.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Yoldaşı
Fanfic"Şu halime bak Harry Potter. Bir parazit gibi başkalarından beslenerek yaşıyorum ama taşı aldığımda her şey değişecek. Tekrar eski gücüme kavuşacağım. Bana engel olamazsın Harry Potter." "Aslına bakarsan taşla ilgilenmiyorum. Buraya senin için geldi...