Babam sihirle taşıdığı valizimle yanımıza geldi. Birazdan King Cross İstasyonu'na gidecektik ve onlardan ilk kez ayrılacaktım. Aşırı heyecanlıydım.
"Neden o geliyor ama ben gelemiyorum." diye mızmızlandı Sirius Amca.
Tom amca sırıttı. "Çünkü ben onun vaftiz babasıyım." dedi ukala bir şekilde.
"Sirius çok fazla kalabalık dikkat çeker. Hem bizde fazla kalmayacağız ki, onu trene bindirip geleceğiz." dedi annem.
Sirius Amca homurdandı. Eğilip bana sarıldı. "Senden büyük beklentilerim var evlat. Çapulçu geleneğinin devamı sana bağlı. Okulun altını üstüne getir."
"Sirius!" diye cıyakladı annem. Babam ise sadece güldü. Okul döneminde Çapulçu gibi bir grubu olmamasına rağmen onların yaptıklarının daha fazlasını tek başına yaptığını anlattıkları hikayelerden biliyordum ve onların bu kadar eğlenerek anlattığı Hogwarts'a gitmek için sabırsızlanıyordum.
Babam "Hazır mısın?" diye sordu. Onu başımla onayladım. Elini omzuma koydu. Bir an için o iğrenç tüpten geçirilme hissini yaşadık ve King Cross'taydık.
Elbette cisimlenmeyi biliyordum. Babam ve Tom Amca hiç bir zaman yasaları çok takan insanlar olmamıştı. Yasak olması bana büyü yapmayı ve cisimlenmeyi öğretmelerine engel değildi. Yine de herkesin önünde onbir yaşında bir çocuğun cisimlenmemesine dikkat ediyorlardı.
"Tamam." dedi babam. "Yaşlı Slughorn'u istediğin gibi çıldırtabilirsin. Severus'u da biraz diken üstünde tutsan hiç fena olmaz."
Annem babama onaylamaz bir bakış attı ve eğilip bana sarılırken söyledi. "Uslu bir çocuk ol ve profesör McGonagall'ı sinirlendirme."
"Hadi ama Hermione." diye mızmızlandı babam. "Gerçekten onun bir Gryffindor olacağını mı sanıyorsun?"
Annem iç çekti ve doğruldu. "Evet, öyle sanıyorum. Sen hariç tüm soy ağacı Gryffindor ve doğrudan Godric Gryffindor soyundan geliyor."
Babam alayla güldü. "Onu, o ve ben eğittik." dedi Tom Amca'yı göstererek. "Bizim eğitimimizden geçti."
Annem sinirlenmiş olmalıydı ki, babama her kızdığında yaptığı gibi onun tam adını söylemeye başladı.
"Harry Ja-"
Fakat tamamlayamamıştı. Zira dudakları babamın dudakları tarafından susturulmuştu. Tiksintiyle ikisine baktım. Kim anne ve babasının gözü önünde öpüşmesinden memnun olurdu ki! Her zamanki gibi sevgi dolu ve vıcık vıcıktılar.
Babam geri çekildiğinde duyabileceğimiz bir fısıltıyla söyledi, alnını annemin anlına yaslarken.
"Hayatım, adımı istasyonun ortasında bağırırsan tanınmamak için yaptığımız görünüş tılsımı boşa gider."
"Evet." dedi annem hafif bir utanç ve kızarıklıkla geri çekilirken.
Yüzümü buruşturdum ve Tom Amca'ya bakıp söyledim. "Seni onlarla yalnız bıraktığım için üzgünüm."
Tom Amca hafif bir gülümsemeyle söyledi. "Merak etme evlat. Sen doğmadan önce de onlarla yalnızdım. Kendine dikkat et ve Hogwarts'ın tadını çıkar."
Tom Amca ve babama sarıldıktan sonra trene bindim. Boş bir yer bulduktan sonra eşyalarımı yerleştirmeyi sonraya bıraktım ve tren istasyondan ayrılırken aileme el salladım. Onları özleyecektim fakat şu anda daha çok heyecan hissediyordum.
Tren hareket ettikten sonra hala yer bulamamış olan iki öğrenci benim kompartımanıma girdi. İkisi de kızıl saçlı ve çilliydi. Ayrıca birbirinin tıpa tıp aynısıydı. Muhtemelen ikiz kardeştiler ve benden büyüklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Yoldaşı
Fanfiction"Şu halime bak Harry Potter. Bir parazit gibi başkalarından beslenerek yaşıyorum ama taşı aldığımda her şey değişecek. Tekrar eski gücüme kavuşacağım. Bana engel olamazsın Harry Potter." "Aslına bakarsan taşla ilgilenmiyorum. Buraya senin için geldi...