Hermione, Harry ve Voldemort'un bozulmaz yemin ettiği anıyı izlediğinde nutku tutulmuştu. Harry gerçekten de her şeyi onun için yapmıştı. Onun için şeytanla anlaşma yapmıştı. Tüm bunları öğrenmek onun Harry'e olan sevgisini mümkünse daha çok arttırmıştı. Fakat kalbi kırılmıştı. Harry bu gerçekleri neden ondan saklamıştı?
Sirius'un hemen ardından düşünselinden çıktı. Düşün selinde bir kaç saat geçirmişlerdi. Gökyüzü aydınlanmaya yüz tutmuştu. Harry ise soğuk terler döküyordu. Voldemort onun anlını siliyordu. Bu manzara Hermione'ye ne düşünmesi gerektiğini şaşırtıyordu.
Harry'nin bahsettiği yanında kaldığı büyücü Voldemort'tu. Harry ona asla yalan söylemezdi, bir şeyler saklayabilirdi ama yalan söylemezdi. Bu durumda Tom, Voldemort'un gerçek adı olmalıydı ve altmış yedi ise gerçek yaşı olmalıydı. Vay canına felsefe taşı adamı ne kadar gençleştirmişti ve Voldemort aslında çok yakışıklı bir adamdı!
"Damarlarında onun kanı akıyor." diye mırıldandı Sirius. "Bozulmaz yemin için sana kendi kanını verdi ve annesinin koruma büyüsünü kaldırdı."
"Bu Miss. Granger'a verdiği değerin kanıtı. Aynı şekilde onunla aramızda olan garip bağında. Damarlarımda onun kanı akıyor. Onun ruhunda ise benden bir parça var. Onunla aramızda sihir dünyasında başka hiç kimsenin sahip olmadığı bir bağ var."
Harry kıpırdandı, yavaşça gözlerini açarken mırıldandı. "Su."
Voldemort hemen bir bardak su oluşturdu ve ona uzattı. Harry biraz doğrulup yavaşça suyu içti. "Ne kadar zamandır uyuyorum?" diye sordu, sesi boğuktu.
"Sabah olmak üzere." dedi Voldemort.
Harry ani bir hareketle yerinden doğruldu. "Gitmeliyim! Hogwarts'a dönmeliyim. Pettigrew'i bakanlığa teslim edip Sirius'un masumiyetini kanıtlamalıyız." dedi, kafeste hala baygın yatan adama bakarken. Çoktan büyünün etkisi geçip kendine gelmeliydi, görünen o ki Voldemort onu tekrar sersemletmişti.
"Daha tam iyileşmedin." dedi Sirius endişeyle.
"Sorun değil, acı katlanamayacağım seviyede değil. Eğer geri dönmezsem Hermione'ye yokluğumu açıklayamam. Bu arada sizde birbirinizi öldürmemeye çalısın." dedi, son cümleyi söylerken gözlerini Voldemort'a dikmişti. Voldemort ise sadece gözlerini devirdi. Adamı öldürecek olsaydı, bu saate kadar beklemezdi.
Hermione bu durumda bile hala ondan bir şeyler saklamak uğruna sağlığına dikkat etmemesine öfkelendi. Bir hışımla pelerinin altından çıktı. Karanlık Lordla aynı odada olmak umurunda olmayacak kadar sinirlenmişti.
"Hala mı!?" diye bağırdı. "Hala mı benden bir şeyler saklamaya çalışıyorsun!?"
Her biri bir anda pelerinin altından çıkan kızı gördüğünde şok geçirmişti. Voldemort bile kızın varlığını hissedememişti. Pelerinin iyi bir eşya olduğunu biliyordu fakat bu olay pelerinin gözündeki değerini arttırmıştı. Zira insanları tamamen ondan saklayabilecek çok az yöntem vardı.
"Benim için ailenin katiliyle anlaşma yapacak kadar bana değer veriyorsun ama bana her şeyi anlatacak kadar güvenmiyor musun?"
Pelerinin altından çıkan Hermione'yi gördüğünde Harry tabi ki olayları hızla sonuca bağlamıştı. Hermione başından beri onu takip ediyordu ve artık tüm gerçekleri biliyordu.
"Öyle değil." dedi Harry korkuyla. Bu dünyada Harry Potter'ı dehşete düşürebilecek çok az şey vardı. Hermione Granger'ın ona küsmesi, ona kırılması bunlardan biriydi.
"Peki ya ne!?" diye bağırdı Hermione.
"Benden korkmandan korktum. Beni bırakmandan korktum."diye mırıldandı çaresizce Harry.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Yoldaşı
Fiksi Penggemar"Şu halime bak Harry Potter. Bir parazit gibi başkalarından beslenerek yaşıyorum ama taşı aldığımda her şey değişecek. Tekrar eski gücüme kavuşacağım. Bana engel olamazsın Harry Potter." "Aslına bakarsan taşla ilgilenmiyorum. Buraya senin için geldi...