Seneler önce kızamıktan ölen çocukların koğuşu, Tabip Ragıp'ın uyarısı üzerine karantinaya alındığından dolayı, ellerinde kalan tek koğuşta çocuklar kısıtlı imkânlarla yatıyorlardı. Akşamın ilerleyen saatlerinde yaz mevsiminin de gelmesiyle kanı kaynayan çocuklar sık sık güreşmekte, buna bağlı olarak koğuş ter kokmakta, zaten sıcak hava çocukları sabahları erkenden uyandırmakta idi.
Yine ertesi sabah erkenden kalkan çocuklardan bazıları kahvaltı saatini bahçede oyun oynayarak beklemekteydi. Bazıları ise o saat gelinceye kadar yurdun yasalarına aykırı şekilde dışarı çıkıp dolaşarak zaman öldürmekte, kahvaltı saatine yakın yurda geri dönmekteydi. O sabah bir farklılık yapan Suphi, Tolga'nın yanına giderek ' haydi sarı oğlan gidiyoruz' dedi ve onun daha konuşmasına zaman bırakmadan kolundan tuttuğu gibi bahçeye doğru çekti.
+ Suphi ağabey nereye?
- Çarşıya çıkıp dolaşalım belki iş buluruz.
+ İyi ama Kemal Bey kızmasın.
- Bugün salı.Kasabalara teftişe gider o.Akşama doğru geri döneriz, zaten Kerime de fark etmez ki yurtta olmadığımızı.
Tolga, çaresizce duvara tırmandı ve ilk defa yeltendiği bu girişimde başarılı olarak arka mahallenin kaldırımına kendini attı. Ardından Suphi de duvardan atladı ve birbirlerine bakarak ettikleri sıcak tebessüm sonrası beraberce yola koyuldular.
Sanki yürüdükleri yoldan geçen her vasıta, her canlı onları selamlıyordu. Sokağın sahile giden kanadında bir saraç, elinde büyükçe bir iğneyle içine saman doldurduğu semeri dikmekte, bir diğer tarafta ise kalaycı, dükkân önüne oturmuş bakır bir siniyi kalaylamaktaydı. Tolga'nın okulu yurdun diğer istikametinde kaldığından buradan ilk defa geçiyordu. Zavallı çocuk, şehri belki de ilk defa dolaşıyordu. Etrafa o kadar hayranlıkla bakıyordu ki bir ara Suphi'nin yanından biraz uzaklaşmış, hayranlıkla taş fırının içinde pide yapan ustaya bakarken, Osmanlı Şerbetçisi'ne çarpmıştı.
+ Yavaş be evladım be!
Tolga adamın sert göbeğinden sekerken çarptığı adamın ne kadar heybetli olduğunu gördü.
- Pardon amca dalmışım da seni fark edemedim.
+ Eh hadi madem. Birer şerbetimi içinde barışık olalım.
Tolga şerbetin ne olduğunu bilmiyordu. Tam ağzını açacaktı ki yardımına Suphi yetişti;
- Eyvallah bey baba. Paramız yok bizim.
+ 5 kuruş çocuğum be.
+ Fesuphânallâh. Yok emmi yok!
Çocukları kandıramayacağını anlayan şerbetçi, yavaş yavaş ve nârâ atarak oradan uzaklaştı. İleride dükkânı önünde durmuş pala bıyıklı bir adam onları ince ince süzerken Suphi bunu fark etti ve o da adama ters ters bakmaya başladı. Tolganın kulağına eğilerek ' keşke çakımı yanıma alsaydım' dedi. Tolga onun dediklerinin farkında değildi. Çünkü ilk defa gezdiği şehrin büyüsüne kapılmış, sokağı baştan sona kadar en ince ayrıntısına kadar inceliyordu. Bakkalı, kasabı, oduncusu, nalbantı ve daha nice dükkânlar etkilemişti onu. Farklı yerleri gezmek heyecanlandırıyordu onu.
Dar sokakların dört yol ağzında birleştiği yerde durdular. Şimdi nereye gideceklerine karar veriyorlardı. Aslında bu kararda Tolga söz hakkına sahip değildi. Çünkü Suphi biliyordu bu nostaljik semti. Bir ara yanlarına boynunda boya sandığıyla bir çocuk yanaştı ' boyiim mi abiler?' Dedi.
Çocuk onlarla yaşça aynıydı ama yine de ekmek davası uğruna böyle küçük şeyleri ağzına yuva yapmıştı. Çocuğun ' abi ' demesi Tolga'nın hayli hoşuna gitmiş olacak ki göğsünü kabartarak ayağını bir ara çocuğa doğru uzattı. Bunu gören çocuk en hızlı hamlesiyle yere iskemlesini koydu ve sandığın üstüne ayağın koyulmasını bekledi. Ama Tolga'nın ayağında en ufak bir hareketlilik yoktu. Oturduğu yerden kafasını kaldıran boyacı çocuk;
+ Hadi uzatsana ayağını. Dedi.
Lafa karışan Suphi;
- Gerek yok kardeşim. Dedi
Bu duruma sinirlenenboyacı ' Dalga mı geçiyorsunuz lan ' dedikten sonra hızla oradan uzaklaştı.Suphi de arkasından gidecekti ki Tolga; ' Boş ver be ağabey. O da ekmeğininderdinde, zaten suç benim.' Diyerek ona engel oldu.
![](https://img.wattpad.com/cover/163654868-288-k847625.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuyudaki Işık
Narrativa Storica''...Kaderleri yetimhanede birleşen, geçmişleri gözyaşı,nefret dolu,sevgiye muhtaç çocuklar ve kaderlerindeki maneviyat bulutlarını nostaljik yılların depreşmesinde bulan,1960-80'li yıllarda geçen kaçınılmaz sonun yarattığı umutsuzluk kavgası....''