Şevki derin bir nefes aldı ;
Çalışıp kazan, kalma aç;
Hiç kimseye olma muhtaç.Tuttuğun taş ekmek olsun,
Hem karnın, hem cebin dolsun.
Ak alınla, temiz elle
Kazanmayı ülkü belle.Hünerli ol, san'at öğren;
Yoksul kalmaz iş işleyen.Çiftçilikten çıkar ekmek,
Kazançlıdır ekip biçmek.Tüccarlık da karlı bir iş;
Verimlidir alış veriş.Bir dükkanla bir mağaza;
Kanaat et önce aza.Göreceksin, zenginlik ne;
Hem yurduna, hem kendineÇok faydalar vereceksin;
Saadete ereceksin!..Ne iltimas, ne istida.
Ne istirham, ne de dua...Kendi aklın, kendi bilgin.
Seni eder bir gün zengin.Sen kurtul ki yoksulluktan
Zengin olsun yoksul vatan'Şiiri bittikten sonra büyük bir sevinçle alkış yapan Hasan Bey, diğerlerinin de alkış yapmasını işaret ederek Şevkiyi kutladı ve onu alnından öptü. Herkesin yüzünde güller açıyordu ama bir kişi hariç; Memur Sabri.
O güzel ve iftihar dolu günün ardından Hasan Bey yurttan büyük bir memnuniyet ve kıvançla ayrıldı.Akşam olduğunda ise bütün çocuklar Şevkiyi konuşuyorlardı.Şevki ortalığı o kadar heyecanlandırmıştı ki müdür onun okuduğu şiiri poster şeklinde giriş kapısına astırmıştı.Hasan Bey'in de bir takım talimatlarıyla okuma yazmaya verilen önem arttırılmış, yaşına gelen çocuklar arka mahalledeki mekteplere yazdırılmıştı.Bunlar arasında Üzeyir,Mehmet,Tolga,Abdullah ve daha bir çok çocuk vardı.
Şevki ve Suphi okuma taraftarı değillerdi. Zaten Şevki okumanın para getirmeyeceğini hatta zaman kaybı olduğunu savunanlardandı. Suphi ise daha önce okula gitmiş fakat kavga yaptığı için okulun önceki müdürü tarafından bir güzel sopa yemişti. Bir daha da gitmemişti, gerçi çokta geç değildi. 2 aydır gitmiyordu ya neyse.
Ertesi sabah koğuş müthiş bir dinamiklikle uyanmıştı. Bir takım çocuklar okula gitmek üzere ortaya neşe saçarak tuvaletlerde saçını tarıyor, güzel kokular sürüyor ve koridorda ıslık çalıyorlardı. Koridora taşan bu neşe, yırtıcı bir hayvan gibi kükreyen Sabri'nin; ' Susun laan it oğlu itler ' nârâsıyla son buldu.
Çocuklar korkudan bir taraflara kaçışmışlar sesler tamamen kesilmişti. Burnundan soluyan Sabri'nin siniri, dün Şevki'nin okuduğu şiire idi. Nasıl olur da '' sen kurtul ki yoksulluktan, zengin olsun yoksul vatan.'' gibi bir ifade kullanırdı.Ne yani, bu vatan yoksul muydu? Ne demek istiyordu bu çocuk? Tamam, şiir Hasan Ali Yücel'e aitti ama o, devletin içinden yüksek mertebedeki bir memurdu. Suphi ise bozuk dönemin serseri bir delikanlısı. Hayır. Katiyyen böyle bir ifadeyi diline dolayamazdı. Ona ders vermeliydi çünkü bu küçük yaşında anarşizme özenen bu çocuk, eğer tedbir alınmaz ise vatanına ihanet edebilirdi. Tıpkı Nazım Hikmet gibi ?
Kafasından ivedilikle bu düşünceleri geçiren gözünü kan bürümüş memur, hızla odasına çıktı ve çekmecesinin içinden tahta ' T' cetvelini alarak yine aynı hışımla aşağı indi ve doğruca Şevki'nin koğuşuna doğru yürüdü.
Şevki, odasındaki yatağında doğrulmuş tütün sarıyordu. Sabri içeri girdi, Şevki'nin karşısına dikildi ve ' Ulan anarşist orospu çocuğu! Sen kim oluyorsun da memleketin durumunu fakir diye izah ediyorsun. Arsız piç. Domuz oğlu domuz.'
Üzerindeki şaşkınlığı kısa sürede atan Şevki, elindeki tütünü yere atarak;
+ Kendine gel Sabri Bey amca, neler dediğini kulağın işitsin.
- Hayırdır lan komünist vatan haini. Sünenpesin oğlum sen. Anan ne haltlar yedi ki, seni buraya bırakırken bile zerre kadar pişmanlık duymadıydı. Kadın müneccim midir nedir artık ileride senin anarşist olacağını sezmiş demek ki. Yediğin ekmeğe nasıl ihanet edersin?
Şevki tam kendini savunmaya geçecekti, derin bir nefes aldı ki, Sabri elindeki cetveli son gücüyle çocuğun sağ kaşına indirdi. Ne olduğunu anlayamayan Şevki, art arda yediği darbelerle kan içinde kalmıştı. Yaşanan bu hengamenin ardından yere tükürdü ve ağzından kan geldiğini gördü. O sırada kapıda çocuklar birikmiş onları korku içinde izliyorlardı.
Koridorun sonunda muhabbet içerisindeki Suphi ve Tolga, koşarak olay yerine geldiler. Yerde yatan arkadaşları Şevki'yi kaldırmak için hamle yaptılarsa da Sabri'den gelen tokat darbeleriyle onlarda nasibini almıştı. En sonunda cetveli kırılan Memur Sabri yarım cetveli de yere attı ve kırılan cetvelin kestiği kanlı elini yatak çarşafına silerek arkasına döndü.
Şiddetle odadan çıkmayahazırlanıyordu ki bir bağırışma duydu. Saliseler içinde ise sırtından gelenmüthiş, keskin bir acıyla nefesi kesildi ve vücudundan kan aktığını hissetti.Bu ne acıydı böyle,sanki kanı tüm vücudundan çekilmiş,acı çektiği tarafa doğruakın ediyordu.Gözleri karardı nefesi kesildi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuyudaki Işık
Ficción histórica''...Kaderleri yetimhanede birleşen, geçmişleri gözyaşı,nefret dolu,sevgiye muhtaç çocuklar ve kaderlerindeki maneviyat bulutlarını nostaljik yılların depreşmesinde bulan,1960-80'li yıllarda geçen kaçınılmaz sonun yarattığı umutsuzluk kavgası....''