Doymuş karınları ve güler yüzleriyle çocuklar yıkanmış dükkânların önünde yürürlerken arkalarından koşarak gelen çırağın sesini duydular. Tolga afallamış,Suphi ise bir maraz çıkacağını anlamıştı.
Yanlarına koşarak gelen çırak ;
+ Lan it oğulları! Siz ne diye ustanın yanında göğsü kabarmış horoz gibi bana kabadayılandınız?
Suphi bir ayağını arkaya atarak diğer eliyle de etrafı kolaçan edermişçesine;
- Neyden bahsediyorsun gardaşım sen?
+ Len bana bak. Başlatma lan gardaşından. Bilmemezlikten gelmeyin. Bana ' it ' dediniz ya dükkânda.
- Sen yanlış anlamışsın yok öyle bir şey.
Çırak denilenlere kulak asmadan çocuklara doğru bir kaç adım daha attı ki onlardan geri adım gelmeyince bir an durakladı. Bu durum onu cesaretlendirmişti ki Suphi'nin ani bir hamleyle yerden yumruk büyüklüğünde bir taş aldığını farketti. Bu durum çırağı biraz durdurmuştu. Kararlılılkla çocukların gözüne baktı. Bir onu süzdü bir ötekini süzdü derken yanlarına bakkal Osman geldi.
+ Höst ulan neyi pay edemiyonuz da it gibi dalaşıyonuz?
Bu durumdan cesaretlenen çırak, ani bir hamleyle dikkati dağılan çocuklara bir hamle yaptı ve Tolga'nın suratına okkalı bir tokat yapıştırdı. Neye uğradığını şaşıran zavallı Tolga ise aldığı tokat darbesiyle yere düştü. Onu yıkan çırak ise yine elinin tersiyle Suphiye vuracaktı ki Suphi elindeki taşı aniden çırağın kaşına indirdi.
Nihayet devreye giren bakkal, hemen Suphi'nin eline yapıştı ve onun elinden kanlanmış taşı aldı. Kolundan tuttuğu Suphiyi sarsarak yerde duran Tolga ve çırağa gösterdi;
+ Ulan oğlum anarşist misiniz nesiniz bu yaşta lan! Diye haykıran bakkalın sesine tüm esnaf takımı yola döküldü.
Çırak yerde oturmuş cebinden çıkardığı mendille kanayan kaşına tampon yapıyor, Tolga ise kızarmış suratı ile bakkala bakıyordu. Sonunda bakkalın elinden silkinerek kurtulan Suphi;
- Görmüyor musun bakkal emmi? Yol ortasında eşkıya gibi yolumuzu kesiyor. Kendimizi savunduysak suç bizde mi yani?
+ Haber edeyim mi Bekçi Selim'e?
Yerde oturan çırağı göstererek lafına devam etti;
+ Hadi bu merkep burada ölürse?
- ...
Bakkal çocuğa aldırmadan yerde kan içinde duran çırağın yanına eğildi. Etrafa toplanan esnafın kalabalıklaşmasına fırsat bırakmayan Suphi yerdeki arkadaşını kolundan tutarak kaldırdı ve baharatçının köşesinden yokuş aşağı koşmaya başladılar.
Uzun mühlet koştuktan sonra artık nefes nefese kalan çocuklar bir başka caminin arkasına giderek soluklanmaya başladılar.
Suphi ;
+ Ulan mosmor olmuşsun be Tolga'm
Nefesini düzene sokmaya çalışan Tolga ;
- Hain çırak sağlam tokat attı. Ee bir de şimdi koştuk. Nasıl morarmam ki.
+ Nasıl kabak gibi yardım ama o teresin kaşını?
- Hiih Suphi ağam. Seni mapusa götürmesinler ha sakın. Ben sensiz ne yaparım.
+ Ulan Amerikan merkebi misin? Ne diye kaçtık biz ?
İki çocuk aralarında yine gülüştükten sonra caminin şadırvanına giderek kana kana su içtiler. Olay yerinden çok uzaklaşmamışlardı ama yine de karlı dağlardan serin bir şekilde şadırvanda oturmaya başladılar.
Güneşin artık nazlı ufuklara yaklaştığı vakit olmuştu ki bulundukları caminin bahçesine elinde bakır ibrik ile sakalı yeni yeni çıkmaya başlayan, tüylenmiş, iri, esmer bir çocuk girdi. Kaşları çatık bir şekilde girdiği camide, doğru şadırvana yürüyen iri çocuk, elindeki ibriği suyla doldurmaya koyuldu.
Cami minaresinin dibindeki yatay taş sütunlarda oturan Suphi, dizine yatırdığı Tolga'dan kafasını çevirdiğinde gözleri şadırvandaki bu çocuğa takıldı. Onu bir yerlerden tanıyor gibiydi ama çıkartamamıştı. O, çocuğu uzun uzun süzerken şadırvanda işini bitiren iri çocuk su dolu ibriği alarak camiden çıktı.
Suphi de onun peşinden gitmeye yeltendi ki uyuklamaya yakın olan Tolga ;
+ Ağabey yine de sen bilirsin ama bence artık yetimhaneye dönmeliyiz.
Suphi hiç ses çıkarmadan yetimhanenin yolunu tuttu ama kafasındaki soru beynini tırmalıyor zihnini olabildiğine zorluyordu ;
' Kimdi bu iri çocuk... kimdi... '

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuyudaki Işık
Ficción histórica''...Kaderleri yetimhanede birleşen, geçmişleri gözyaşı,nefret dolu,sevgiye muhtaç çocuklar ve kaderlerindeki maneviyat bulutlarını nostaljik yılların depreşmesinde bulan,1960-80'li yıllarda geçen kaçınılmaz sonun yarattığı umutsuzluk kavgası....''