UFUKTAKİ HAYALLER (Bölüm 44)

39 15 0
                                    

Arka sokakta her ne kadar böyle bir toz pembe olay yaşandıysa da bu, aslında traji-komik bir olaydı. Şimdi çıktıkları yol ana caddeyi sokaklara bağlayan ana yolların bir koluydu aslında.

Şevki;

+ Az daha yakalanıyorduk.

Nefes nefese kalan Suphi;

- Hiç deme be abi. Bir daha karakola gidip dayak yiyemem vallaha. Daha yeni geçmeye başladı morluklarım.

Gülüşmelerin ardından sokakta devam eden seyirleri, karşıdan 2 ülkücünün yollarını kesmesiyle durdu.

+ Hayırdır birader. Nereye böyle?

Bir maraz doğacağını anlayan Şevki, karşılık vermeden yanlarından geçip gitmek istedi. Fakat kendilerinden büyük olan ülkücüler onu kolundan tutarak silkeledi. Yaşanan kısa bir itiş kalkışın ardından ülkücülerden bir tanesi sonunda ' yürü lan gidiyoruz ' dedi. Başlarına büyük felaketlerin geleceğini anlayan Suphi ve Şevki kaçmaya çalıştılarsa da iri kollarıyla onları tutan ülkücüler buna izin vermediler.

Zorla götürüldükleri sokağın başında bir başka ülkücü grubu bir aracın başında durmuş onların gelmesini bekliyorlardı. Her iki genç, arabanın ön koltuğunda oturan hilal bıyıklı reisin önüne atıldıklarında, reis aşağı indi ve ikisini de çenesinden tutarak;

+ Dün komaya soktuğunuz bir sübyan vardı. Hatırladınız mı?

Kimden bahsettiklerini bilmiyorlardı. Tek bildikleri buradan acilen kaçmaları gerektiğiydi.

Uzaklara doğru dalan reis, gayet sakin bir şekilde;

+ Ben hatırlatayım. Üzeyir... Öldü...

Bu durum Suphi de şok etkisi yaratmıştı. Ne yani düne kadar Mehmet'in ölümüne ağlayan, 'benim çocukluğuma ver abi' deyip ona sarılan, birkaç ay önce ki gece, sırf bir hiç uğruna burnunu kanattığı Üzeyir ölmüş müydü? Nasıl olurdu ki? O daha çocuktu, ölümün ne demek olduğunu bilemezdi. Kim şimdi yetimhane bahçesinin ağaçlarını talan edecekti. Kim en erken kalkıp avlunun önündeki taşa oturacaktı da karnım bozulmuş deyip tuvaletleri meşgul edecekti.

Üzeyir'in ölümü Şevkiyi fazla sarsmasa da Suphi, çoktan gözyaşlarını sokağa dökmeye başlamıştı. Onun ağladığını gören Reis;

+ Zırlama lan zırlama. Hem çocuğa haince pusu kurarsınız hem de adam öldürdük diye karılar gibi ağlarsınız. Vicdansız itler.

Bu sözler Şevki'nin ağırına gitmiş olacak ki ani bir hamleyle reisin belindeki tabancayı çekip havaya ateş açtı. Etraflarına toplanan kalabalık kendini koruma içgüdüsüyle açıldılar. Sokağa çıkan esnafta neler olup bittiğini anlayamamıştı. Suphi hâlâ yerde diz çökmüş ağlamaya devam ediyor, Şevki ise havaya kaldırdığı tabanca ile bir heykel gibi duruyordu. Ülkücülerden birkaçı aracın arkasını siper almış, silahlı olan bir ülkücü, Şevkiye ateş etmek için ufak bir hamle bekliyordu. Diğer tüm ülkücüler ise onun üzerine çullanmak için hazır ol da bekliyorlardı. O sırada aşağıdan gelen polisin siren sesi bir anlık Şevki'nin dikkatini dağıtmıştı. Polisin geldiği tarafa bakan Şevki, ardındaki silahlı ülkücü tarafından kurşun yağmuruna tutuldu. Araçlarına binen ülkücüler hızını alamamış, yine camdan çıkan silahlı ülkücü, şarjöründeki son kurşununu da yerde oturan Suphiye sıkmıştı.

Kurşun Suphi'nin canını çok yakmamıştı. Sanki bu soğukta ölmüş derisi sertçe bir yere çarpmıştı. Vücuduna hızla giren kurşun farklı bir etki yaratmıştı bedeninde. Karın boşluğunu eliyle yokladığında bedeninden daha sıcak olan bir sıvının akın akın akmakta olduğunu sezdi. Gözleri ise bir açlıyor bir kapanıyordu. Kapanan gözlerinde bir rüya görüyor gibiydi. Sanki birden bedenine bir güç gelmiş, Suphi ayağa kalkmış ve yerde yatan Şevkiye ' oh be! Bir şeyimiz yok.' Diye haykırmıştı. Sonra yine gözleri aralandı. Başında belli belirsiz insan silüetleri, bağrışmalar... Ve tekrar gözleri kapandı. Sonra Tolgayı gördü. Üniformasının içinde şerefli bir subay olan Tolgayı. Kılıcını yana takmış olabildiğine gülümsüyordu Tolga ona. Sonra nedensizce seslere uyandı ama bu kez bir karartı belirdi gözlerinde ve tekrar daldı. Bu kez de Mehmet'i gördü. Yatağında ateşler içinde yanan Mehmet'i. Sonra Mehmet'in uyuduğunu ve bir tebessümle sonsuz âlemlere daldığını gördü. Ne güzel bir olaydı bu. Acısız, sızısız, mutlu, mesut herkes yanındaydı sanki... Yanı başındaki Şevki abisi gibi herkes onun yanındaydı.     

Kuyudaki IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin