Zıpkın gibi delikanlı olan Suphi, Şevki'nin öldüğü günden sonra düzenli olmayan bir hayata başlayarak kendini belirli bir dönem önce kütüphanede ''Sosyalizm'' kitaplarına daha sonra da memleket davası üzerine yurdun çeşitli bölgelerinde çatışmalara verdi. Öyle ki Ankara Hukuk Fakültesi kapısında bekleyerek sosyalizm kuşağındaki birçok kişiyle tanıştı ve onların fikirlerini benimsedi. Ankara'ya gitmişken Tolga'yı da görmek istedi fakat Tolga harp okulundan mezun olalı çok olmuştu ve şuan nerede olduğu ile ilgili hiç bir bilgi bulamamıştı. Zaten Tolgayı aramak için gittiği harp okulu kapısında onu eylemci diye tutuklamışlar fakat 10 günlük gözetimin ardından sicili temiz olduğu için salıvermişlerdi. Günden güne içinde artan Şevki ağabeyinin intikamı değil memleketi koruma içgüdüsüydü sanki.
Uzun bir gelişim sürecinin ardından artık olaylara karışmaya başlamış ama polise hiç büyük bir sicil kaydı bırakmamıştı. Dava arkadaşlarının günden güne yaşamını yitirdiği bu çetin yıllarda birçok olaya karışan Suphi, kendi mahallelerinde solcuların karargâh devrimci lideri haline geldi. Yanındaki yoldaşlarına emanetsiz sokağa çıkmamalarını tembihleyen Suphi aynı zamanda usta bir bıçak kullanıcısı haline gelmiş, her girdiği kavgada mutlaka birini bıçaklamaya başlamıştı. Ankara'dan memleketine döndüğü bir gün otobüs çevirmeye düştü. Artık kendi memleketi hudutlarında adı duyulmaya başlayan genç adam bu çevirmeden kaçarak polislerden ilk kurşununu yemiş oldu. Fakat onun için ziyanı yoktu çünkü onu diğer solculardan ayrı tutan özelliği askere ve polise olan sevgisinin ilginç boyutuydu. Bu huyunu abisinden almış olacak ki çevirmeden kaçtığı o gün yaralı halde önce bir dispansere gitmiş ardından şehre girmeden şehrin kenarındaki Şevki abisinin mezarına gitmişti.
Gecelerinin bazen bir kilerde bazen bir kayıkta bazende bir camide geçtiği günlerde yine bir gün üst mahallelere doğru yürüyordu ki birden bulunduğu yere dikkat etti. Burası Şevki abisinin vurulduğu sokağın başıydı. Yukarıya çıkıp 7 sene önceyi hatırlamak istemiyordu. Ama ayakları zihniyle iş birliği yapıp onu olay yerine götürüyordu. Uzun yokuşu çıktıktan sonra birden durdu. Parlak yaz gününün yaktığı asfalta baktığında sanki hâlâ abisinin kanı yerdeydi. Tam burada ayaklarının bulunduğu yerde yere düşmüştü Şevki. Şuan o anları gözünde canlandırırken kendisi bile vurulabilirdi çünkü bulunduğu sokak ülkü ocaklarına giden üç yoldan birisiydi. Ama o buna aldırış etmeyerek bir an maziye gitti. Kesik kesik açıp kapadığı gözlerinin önünde oluşan insan kalabalığı sanki abisini ondan saklıyordu. Ya bayıldığında gördüğü abisinin o naif tebessümüne ne demeliydi. Şuan düşündükleri, onun gözünün dolmasına neden oldu. Ama ağlamayacaktı. En son burada ağlamıştı da abisini kurşuna dizmişlerdi. Kim bilir belki de o, o gün ağlamamış olup da abisinin yanında, ayakta dursaydı abisinin vurulmasını engelleyebilirdi.
+ Suphi abi?
Birisi onun dalgınlığını bozdu. Suphi hiddetle yana dönerken aynı zamanda savunma amaçlı yumruklarını sıktı. Karşısında duran gayet güzel giyimli, ince kaytan bıyıklı, saçları yana taranmış, beyaz tenli, elinde kalın bir kitap taşıyan genç bir delikanlıydı. Suphi onu iyice süzdükten sonra ayakkabısına kadar parlamış olan bu çocuğun kim olduğunu düşünmeye başladı ki çocuk yine söze girdi.
+ Beni tanımadın mı ağabey?
- Yoo
+ Abi nasıl tanımazsın?
- Tanımadım kardeşim. Kimsin sen?
Delikanlı gülerek devam etti;
+ Hiç değişmemişsin abi. Eskiden de böyle asâbiydin. Mahmut, Mahmut ben yetimhaneden.
Suphi aklına birden bir şey gelmiş gibi kükredi;
- Vayy. Yetimhane bahçesine doğal olsun diye kakasını yapan Mahmut.
İkili gülüşüp sarıldıktan sonra Mahmut;
+ Gel bir çay bahçesine gidelim de bir çay ısmarlayayım sana. Hem eskilerden konuşuruz biraz.
Gencin ensesine yavaşça vuran Suphi;
- Bak hele bak. Sanki askerlik arkadaşım. Daha yeni büyümüşsün kerkenez, ne eskisi.
Daha sonra ikili yokuştan aşağı inmeye başladılar.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuyudaki Işık
Fiksi Sejarah''...Kaderleri yetimhanede birleşen, geçmişleri gözyaşı,nefret dolu,sevgiye muhtaç çocuklar ve kaderlerindeki maneviyat bulutlarını nostaljik yılların depreşmesinde bulan,1960-80'li yıllarda geçen kaçınılmaz sonun yarattığı umutsuzluk kavgası....''