İki çocukta Tolga'nın geldiği sokağa yöneldiler. İlk olarak geldikleri berber önünde içeride bir müşterinin olduğunu ve kalfanın da yerleri süpürdüğünü gördüler. Tolga biraz çekingen bir tavırla ' burayı es geçelim mi? ' diye sordu. Ama Suphi hiç ses çıkartmadan içeriye bakıyordu. İçerideki kalfa, yerden toplayarak yığınladığı saç fazlasını küreğe çekerek dükkânın köşesine koyduğu tenekeye doldurdu. Eğilmekten beli tutulan genç, ayağa kalkarak bu seferde tezgâh üstünde ustasını engellemeyecek şekilde malzemeleri topluyordu ki dışarıda kendine bakan 2 çocuğu gördü. Dışarıdakilerle uzun uzun bakışırken bu durum berber ustasının dikkatini çekmiş olacak ki usta, kalfanın kıçına bir tekme vurarak ' işine bak lan ' dedi. Tezgâhın üstünü de aceleyle toplayan kalfa ustasına 'az dışarı çıkmam gerek hemen gelirim ' dedi.
Dışarı çıkan kalfa çocuklara yaklaştı ve belirli bir mesafeden;
+ Buyurun beyler. Traş olacaksanız az beklemelisiniz içeride sucu Musa ağam var. Ama ondan sonra sizi alabiliriz, para peşindir ama ha sonra...
- Şevki ağabey...
Suphi'nin bu sözüne kalfadan bir tepki veya ses gelmedi. Gözleri dolan Suphi, kafasını çevirerek Tolgaya baktı ama Tolga da kalfaya bakıyordu. Tekrar kalfaya bakan Suphi, ona sarılmak istediyse de kalfa bu hareket karşısında bir kaç adım geri atarak bunu reddetti.
- Neden benden kaçıyorsun beni tanımadın mı?
Kalfa titreyen sesiyle;
+ Karıştırdın galiba kardeşim. Dedi.
Bu seferde söze üzerindeki şaşkınlığı atan Tolga atladı;
- Tabi ya. Ben sana az önce selam verdiğimde gözümün içine baktın ama benimle konuşmadın. Neden ağabey?
Konuşacak bir şeyi kalmayan kalfa '1 saat sonra öğle arası. Karşı camide bekleyin beni. ' dedi ve içeri girdi.
Olanlar karşısında ikisi de birbirlerine baktılar. Suphi daha önce davranarak sadece ' bulduk ' diyebildi.
Cami avlusunda geçen 1 saatin ardından caminin bahçe kapısında kalfa göründü. Ağır adımlarla iki çocuğun yanına gelerek önlerinde durdu.
Suphi ayağa kalkarak;
+ Sana sarılabilir miyim? Dedi. Onun cevap vermesini beklemeden sarıldı.
Daha sonra onu kolundan tutarak oturdukları taş blok banka oturttu. İkisi de onun konuşmasını bekliyordu.
Söze başlamayacaklarını anlayan Tolga;
- Nerelerdesin sen Şevki ağabey? Dedi.
Sükûnetini bozan Şevki derin bir nefes aldı;
+ Nerelerde olacağım. O pezevenk memuru bıçakladıktan sonra kaçtım işte. Dursaydım da polis beni içeri mi tıkardı yoksa idam mı ederdi bilemem artık. O günden beri sürekli arkamı kollayarak gezmekten sıkıldım. Biraz fiziğim değişmiş olsa da siz bile beni tanıdıysanız polisler hayli hayli tanırlar.
Bu sefer söze Suphi atladı;
- İyi de sen neden polisten kaçıyorsun ki,polis seni aramıyor.
Neye uğradığını şaşıran Şevki adeta kısa bir şoka girdi;
+ Ne demek lan aramıyor.Kaçtığım gecenin sabahı gazetede gördüm oraya bile çıkmışım.
Söze devam eden Suphi;
- Vay be abim. Sen bunun için mi bunca sene ortalarda yoksun.
+ Daha ne için olsun be kardeşim? Katil oldum işte. Yakalasalar...
Şevki'nin sözlerini Tolga ve Suphi'nin kahkahaları böldü. İkili uzun uzun güldükten sonra Suphi şımarıklığın verdiği keyifle tüyleri diken diken olmuş vaziyette;
- Sen kendini katil mi sanıyorsun benim güzel abim.
+ Lan adamı delirtmeyin. O gece indirdim ya Sabriyi. Hani bıçakladım,hatırlamıyor musunuz?
Bu soru karşısında Tolga keyif içinde sessizliğini korumuş bu trajikomik gelişmeyi Suphiye bırakmıştı.
Suphi ;
- Gayet iyi hatırlıyoruz ama o gece Sabri ölmedi ki.
Ayaklanan Şevki ;
+ Nasıl ölmedi?
- Otur, otur da dinle. O gece sen Sabriyi bıçakladın. Sabri yaralı halde hastahaneye kaldırıldı ama müdür bey bunun sebebinin siyasi olduğunu öğrenince görgü tanıklarının ifadesini aldırdı polislere. Bizde dâhil ha. Neyse işte ondan sonra Sabri'nin memuriyetine son verdi. Seni aradım, çok aradım ama bulamadım Şevki abi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuyudaki Işık
Ficción histórica''...Kaderleri yetimhanede birleşen, geçmişleri gözyaşı,nefret dolu,sevgiye muhtaç çocuklar ve kaderlerindeki maneviyat bulutlarını nostaljik yılların depreşmesinde bulan,1960-80'li yıllarda geçen kaçınılmaz sonun yarattığı umutsuzluk kavgası....''