SIRADANLIK( Bölüm 20 )

43 15 0
                                    

Ne olursa olsun kalbi temiz olan bu çocukların yüzleri sadece kısa bir süreliğine asık kalıyordu. Şüphesiz ki bunun sebebi onların değil, tüm çocukların altın kalpli olmasından kaynaklıydı. Zamanın tüm kötülükleri karşısında bile bu çocukların kalbinin parlaklığına karşı mütevâzi bir hâl alıyordu insanlık.

Yürüdükleri yolda yorulan Tolga;

+ İyi ama nerede var en yakın lokanta.

- Bunu hiç düşünmemiştim. Neyse dur bakalım matbaanın karşısındaki caminin orada görmüştüm. Gel oraya gidelim.

Bu diyaloğun geçtiği zamana kadar boşa yürüdükleri yol bile onları kızdırmamış tam tersi omuz omuza yürüdükleri yolda yine gülüşmelerine neden olmuştu.

Sonunda Sarıyer Lokantası'nın önüne geldiklerinde Tolga merakla Suphi'nin neler yapacağını izlemeye koyuldu. Suphi ise kendinden emin bir tavırla lokantaya girerek 'selamünaleyküm ağalar ' dedi. Masalarda oturanlar aynı sıcaklık ve samimiyetle selamını aldıkları esmer, zayıf çocuğa karışık seslerle karşılık verdiler. Bu girişten memnun kalan Suphi ise kasaya doğru yönelerek omuzunda havlu atılı olan, şevron bıyıklı adama yanaştı;

+ Amca sana bir şey diyeceğim ama çekiniyorum.

Bu duruma ilgisi daha da artan adam eğilerek;

- De hele yeğen. Neyden korkarsın.

+ Bizim karnımız aç. Yemek yesek de ücretini sana hizmet ederek ödesek olur mu?

- Aa derdiniz bu olsun be yavrum be. Çağır dışarıdaki arkadaşını da boş masalardan birine oturun.

Arkasını döndüğünde kendisinden haber bekleyen Tolga ile göz göze gelen Suphi ona mimikleriyle ' gel ' işareti yaparak kısa sürede yanına damlayan arkadaşıyla birlikte bir masaya oturdu.

+ Aslan Suphi ağabeyim benim. Senin karşında kim durabilir ki zaten.

- Dur lan dur. Adam duyacak ta ayıp olacak. Ben sadece ricada bulundum adamın merhametine kalmıştı işimiz, sağ olsun o da müslüman çıktı da bize sahip çıktı.

Çocuklar kendi aralarında konuşurken lokanta sahibi adam, kazan başında duran kalfaya kuru fasulye -pilav hazırlayarak çocuklara götürmesini söyledi. Ukalaca lafa atlayan kalfa;

+ Aman usta. Herkesi doyurursan bu dükkan nasıl döner.

Sinirinden derin bir nefes alan adam eline aldığı temiz kepçeyi kalfaya doğru sallayarak;

- Sana ne lan it oğlu it! Ne ara benim dediklerimi sorgulayacak kadar büyüdün?

- Özür dilerim ustam seni düşünmek istedim.

Siniri biraz olsun yatışan adam ' Çekil şuradan ' dedi ve yemekleri kendisi doldurarak çocukların önüne götürdü. Ocağın orada bir şeyler olduğunu anlayan Tolga olaylara aldırış etmeden büyük bir iştahla yemeğini yemeye koyuldu. Dükkânın dışına çıkan adamı fırsat bilen kalfa ise Tolgaya işaret parmağını sallayarak gözdağı vermek istedi. Fakat Tolga buna da aldırış etmedi.

Yemeğini bitiren çocuklar kasaya giderek ellerini önüne bağladılar ve Suphi, ustaya hitaben;

+ Ustam ellerinize sağlık. Sen bizim karnımızı doyurdun şimdi bizde senin dediğini yapmaya razıyız. Ne yapalım istersin.

Bu duruma gülen usta;

- Yok yavrum yok. Bu yemekte benden olsun.

+ Olmaz ustam sen bizim karnımızı doyurdun. Karnı doyan it bile sahibine sadık kalır.

' İt ' lafının çırağına atıldığını zanneden usta arkasını dönerek çırağına pis bir gülüş attı. Lafın kendisine geldiğini zanneden kalfa ise ocağın yanında sinirden küplere binmeye başladı. Hiç bir şeyden habersiz olan çocuklar ise laflarına devam ettiler;

+ Bak mesela, de bize yerleri silelim, camları parlatalım, camiden kovalarla su taşıyalım, dükkanının önünü yıkayalım.

- Olmaz yavrum olmaz. Haydi siz işinize bakın afiyet olsun yine bekleriz.

+ Pekâla ustam ısrar edip seni kızdırmayayım. Allah razı olsun.

Çocukları selametleuğurlayan ustanın yanına bir kaç dakika sonra bu sefer kalfası gelerekyan camiye tuvalete gitme izni aldı. Hiç bir şeyden habersiz usta ise çırağınaizin verdi. Çırak, çocukları yakalama ümidiyle ' it ' lafının hesabını sormaya,çocukların peşine koştu. 


Kuyudaki IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin