Yatakta bir o yana bir bu yana dönerken annemin sesi boğuk boğuk geliyordu. Duyuyordum ama algılayamıyordum. Gece geç saate kadar bir filme dadanmıştım.
"Bak kız kime diyorum ben? Bahar bugün gün bende kalp artık."
Annemin sözlerinden sadece gün kelimesini duyup bir anda gözlerimi açtım. Bir aydır bütün günleri kaçırmadan gidiyordum. Vallahi teyzelere sayesinde iki kilo almıştım. Göbeğim bile çıkmıştı yahu. Babamla kimin göbeği daha yuvarlak diye yarış yapıyorduk. Tabi ki onun göbeği daha yuvarlak çıkıyordu.
"Temizlik yapacak mıyız?"
Sorduğum sorunun mantıksızlığına mı yansam yoksa az sonra annemin göndereceği füzeye mi bilmiyorum.
"Bahar sen saf mısın çocuğum? Yapacağız tabi ki. Bak dök yala yapacağız hem de. O Hamiyet benim eve her geldiğinde böyle gözlerini dört açıp inceliyor. Neye bakıyorsa haspam? Hadi kalk kahvaltı hazır karnını doyur sonra eve girişiriz."
Başımı sallayıp saçlarımı kaşıdım. Bir aydır okul haricinde resmen ev kızı olmuştum. Tatil günlerini evde temizlik yapıp hamur işleri deneyerek geçiriyordum. Arada kızlarla da konuşuyorduk.
Ama bir aydır yolunda gitmeyen bir şey varsa o da Fatih'in yüzünü çok az görmemdi. Neyse ki bugünden sonra kafenin açılışı vardı da onu doya doya görecektim. Çok uğraşmıştı. En küçük ayrıntıları bile kendisi ayarlamıştı. Tuhaf olan kısım kafenin adını kimseye dememişti. Dağhan bile öğrenememişti o derece.
Ona kızamıyordum, kızsam bile bunun ömrü çok da uzun olmuyordu. Kimseye kolay kolay güvenmemesini anlayabiliyordum. Ama ben onun duygularını öğrenmek istiyordum kaygılarını değil.
Onu sevmek güzeldi. Onu sevmek çaresiz zamanlarımda bile tükendim diyememekti. Onu sevmek, bir yıldız kaydığında heyecanla gözlerim pırıldayarak dilek dilemek gibiydi. Öyle çocukça, öyle safça ama bir o kadar da umutla...
"Bahar hadi kalk artık!"
Sevinçli anımda bile bütün hayallerimi yıkan anneme öpücüklerimi gönderip yatağımı toparladım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi değiştirme gereği duymadan sofraya gittim. Sabah sabah kimse emenip de bizim buraya gelmezdi. Gelse bile de bir şey fark etmezdi. Sonuçta insanlar beni her halimle görmüşlerdi.
"Cenk Ali nerede?"
Bir de bu mevzu vardı tabi. Bir aydır kovalamaca oynuyorduk resmen. Çocuğun yüzünü bir ayda doğru dürüst ya bir kere görmüştüm ya da iki. Bazen benden kaçtığını bile düşünüyordum.
"Bilmiyorum ki anne. Sabah erkenden çıkıyor, akşam gelince de odasına kapanıyor. Ben anlamadım vallahi. Doktor doktor diye tutturdun al sana doktor çocuğun gecesi gündüzü yok."
Annem bana hak verir gibi başını salladı.
"Ay vallahi doğru diyorsun kız. Gitti gül gibi oğlum. Ellerimle mahvettim hayatını nasıl yaşayım ben Bahar? Ya bana ah ederse? Yok yok ben iyi anne olamadım. Beceremedim ben."
Gözlerimi devirip kahvaltı masasına oturdum. Annem kadar abartmakta usta olan bir insan görmemiştim. Yok yani konu annelik mevzusuna nasıl geldi onu da anlamıyordum.
"Abartma anne. Istemese söylerdi o da. Sonuçta ağzı, dili, aklı var. Yani bebişim senin kararın pek bir sonuç elde etmedi."
Annem gözlerini kısıp sonra burnunu kıvırdı.
"Çay içecek misin?"
Tek kaşımı kaldırıp alaylı bir gülüş attım.
"Allah aşkına anne benim çay içtiğimi ne zaman gördün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gülü Sevdim (Tamamlandı)
Teen Fiction"Bir gülü sevdim bir seni sevdim." (Kapak Tasarımı: @missb ) ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~