28.BÖLÜM

50.9K 2.8K 624
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Karşımda gördüğüm ikili keyifle gülümserken Fatih'i kenara itekleyip ikisine de sarılıverdim. Özlemiştim kerataları. Daha Kayseri'den geleli çok fazla olmasa da onları aramızda görmemek üzüyordu beni.

"Ya siz tatilden önce nasıl geldiniz? Hiç beklemiyordum."

Tarkan kolumdan tutup beni zar zor kendinden ayırırken ben halâ onlara sarılmaya çalışıyordum. Burada olduğunu hatırladığım Fatih birden boğazını temizleyip beni yanına çekti.
Bakışları bir kartal gibi keskindi. Beni kıskanmıştı. Bunu kabul eden iç sesim şapşal şapşal sırıtırken ben tek kaşımı havaya kaldırdım. Çocuklar ayakkabılarını çıkarırken Tarkan aynı zamanda konuşmaya başladı.

"Normalde gelmeyecektik. Sonra Yağız aradı beni. Sınavları vermiş uyanık. Ben geri gideceğim ama daha finaller girecek bana kaçırmamam gerek."

Bir ağız dolusu gülüp geçmeleri için geri çekildim. Kızlar görünce çok sevineceklerdi. Onlar önden giderken ben tam arkalarından gidiyordum ki birden tutulmam ve geriye çekilmem bir oldu. Gözlerimi yavaşça yukarı kaldırırken gördüğüm yüz ifadesini asla unutamayacaktım. Ejderhadan tek farkı ağzından acı biber çıkmamasıydı. Eminim yakında onu da başarırdı. Aldığı sert nefesler yüzüne çarparken gözlerimi kısmamak için kendimi zor tutuyordum. Daha ne kadar dibime girebilirdi bilmiyorum ama nefesini kulaklarımda hissettiğimde bende kayışlar kopmuştu artık.

"Şu an kanımın nasıl kaynadığını tahmin edemezsin."

Biliyordum. Çünkü aynı şeyleri ben de yaşıyordum. Bir dişi varlık ona hayranlıkla baktığında bile tırnaklarımı geçiresim geliyordu. Beş yasındaki çocuk gibi "O benim bir kere." dememek için zor tutuyordum kendimi. Onu en iyi ben anlıyordum aslında. Ama Tarkan, Yağız, Dağhan, onlar benim kardeşlerimdi. Küçülüğümün bütün anları onlarla doluydu. Kıskanması gereken en son insanlardı onlar. Saçlarım yüzü ile temas ederken mayışmamak elde bile değildi.

"Nasıl kaynıyormuş?"

Kelimelerimi kesinlikle ben kontrol edemiyordum. Ağzımdan bir anda çıkıyordu. Birbirimize o kadar yakındık ki kokusu bütün ciğerlerimi talan etmişti. Oksijen yerine onun kokusu olmalıydı kesinlikle.

"Yavrusunu korumaya çalışan dişi aslan gibi kaynıyor."

İçerde ne oluyordu bilmiyordum. Annemlerin sesleri boğuk boğuk geliyordu. Şu an çok fazla risk aldığımızın farkındaydım. Ama bu can alıcı ayrıntı kafamın en ücra köşesine gömülmüştü. Bütün aklımı istila eden tek şey karşımdaki şahsiyetti.

"Pençelerim var diyorsun."

Biraz geri çekilip gözlerimin içine bakmaya başladı. Burnu burnuma değiyordu. Gözleri ile gözlerim kilitlenmişti. Kuzguni harelerinde kendimi görüyordum. Çap bir gülüş belirdi dudaklarında. Yemin ederim o gülümsemede aklımı kaybettim. Tüylerim diken diken oldu.

Bir Gülü Sevdim (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin