36.BÖLÜM

43.6K 2.7K 907
                                    

(Bunu yapan Yasemin Ablama çook teşekkür ederim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Bunu yapan Yasemin Ablama çook teşekkür ederim.)

Yazar'dan:

Yüzünü denizden taraftaki pencereye çevirirken kafasında onlarca düşünce geçiyordu. Düşünceler adeta kafasını örümcek ağı misali sarmıştı. Her bir düşünce daha fazla ağırlık yapıyordu. Her bir düşünce daha fazla canını yakıyordu. Ama sürekli dönen soru ise şuydu: Ne olacaktı?

Geleli beş gün olmuştu. Ne yediğini ne içtiğini bilmiyordu bile. Kafenin gerçekten de kira senedinde sıkıntı olmuştu. Onları ayarlamak için dükkan sahibinin yanına gelmişti. Dükkan sahibi ise yabancı biri değildi. Arkadaş oldukları için bir haftalığına onun otelinde kalmak istemişti. Ama bu kararı verdiği andan itibaren pişman olmuştu. Yine de bunun gerekli olduğunu biliyordu. Her ikisi için de.

Bahar'a canından daha fazla değer veriyordu. Söyleyeceği, anlatacağı her şeye de inanıyordu. Ama çok fazla kırılmıştı. Güven bu hayatta en çok önem verdiği duyguydu. Çünkü bir kez o yüzden derin bir çizik almıştı. İkincisini alırsa toparlanamazdı. Gerçek bir yıkım olurdu bu. Hayatında ilk defa bu kadar yoğun hissettiği duyguydu Bahar'a hissettikleri. Alalade bir şekilde aşk diyip geçemiyordu. Bazen onunla konuşurken ne diyeceğini bilemeyecek kadar heyecan yapıyordu. Ona dokunurken adeta kendinden geçiyordu. Gözlerini sonsuza kadar kapatıp öylece ona sarılarak bile geçirebilirdi tüm hayatını. Öyle derin, öyle çocuksu bir o kadar da aklı başında seviyordu onu.

"Pencerenin önünde ne var o kadar? Ayrılmadın bir türlü. "

Mustafa'nın sesi ile birden irkilip kendine gelmişti Fatih. Ne zamandır burada oturduğunu bile bilmiyordu. Oturduğunda güneş batmak üzereydi ama şu an zifiri bir karanlık vardı. Yine de deniz tamamen seçiliyordu. Akşamın karanlığında bile parıl parıl parlıyordu. Tıpkı Bahar gibi. O da dünyanın bütün körlüğüne rağmen tertemiz kalmıştı. Hâlâ küçükken olduğu gibi çok bilmiş, havalı bir cimcimeydi. Küçükken de boyundan büyük laflar verirdi. Hâlâ bazen kendisinden bile daha cesur davranıyordu. O zamanlar Fatih ona hayranlıkla bakıyordu. O her anlamda çok güzeldi.

"Biliyorsun oğlum. Elli kere anlatmama ne gerek var?"

Fatih'in sesi istemeden de olsa asabi çıkmıştı. Mustafa onun bu hâline başını iki yana sallayıp gülerek geçiştirdi. Seven adamın ne kadar asi olduğunu da bilirdi ne kadar mutlu olduğunu da. Bir zamanlar kendisi de yaşamıştı çünkü. Kendisi de tatmıştı nasıl zor bir his olduğunu. Kalbi de yanmıştı. Aklı da yanmıştı.

"Benim anlamadığım bir şey var. Abi sen burada acı çekiyorsun. Muhtemelen o kız da orada acı çekiyor. Niye kendinize eziyet ediyorsunuz lan? Seviyorsunuz birbirinizi. Bundan daha iyi bir güzellik var mı hayatta? Ne yapmış olursanız olun sonunda geleceğiniz yer yine birbirinizin yanı olacaksa niye bu eziyet?"

Fatih ses etmezken ellerini sıkıyordu bir yandan da. Haklıydı çünkü. Haklıydı haklı olmasına ama nasıl gideceğini de bilmiyordu. Bahar'ın nasıl davranacağını kestiremiyorudu. Onu arkasında bırakıp gittiğinin kendisi de farkındaydı. Kimseyi suçlamıyordu. Kimsenin suçlu olduğu bir durum yoktu çünkü ortada. İkisi de hata yapmıştı. İkisi de bir şeyler ödemişti. İkisi de acı çekmişti.

Bir Gülü Sevdim (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin