Saat gece yarısına gelirken biz yaklaşık yedi saattir yoldaydık. Babaannemin haberinden sonra bir dakika bile beklemeden otele hazırlanmak için geri dönmüştük. Tatilin iki gün olması ciğerimi yaksa bile yaz tatilini düşünerek her öğrencinin yaptığı gibi kendimi avunduruyordum. Her sene olduğu gibi. Kızlar yol boyunca bana tuhaf tuhaf mesajlar atmıştı. Bir ara Nazlı gelinlik bakmaya bile başlamıştı.
Arkadan Tarkan'ın horultu sesleri geliyordu, uyurken atom bombası atmaması için dua ediyordum. Fatih kesin onu yolun ortasında arabadan atardı. Arabası çok değerliydi haspamın.
"Acıktın mı?"
Fatih gözleri yolda bana seslendiğinde gözümü dışardan alıp ona baktım. Tek kolunu cama yaslamış diğeri ile de direksiyonu tutuyordu. Üzerindeki lacivert kazağın kollarını dirseklerine kadar sıvamıştı. Gözüme dünyanın en yakışıklı insanı gibi görünürken kendimi toparlayıp sorusuna cevap verdim.
"Çok fazla değil."
En son otelden çıkmadan önce yemiştik. Çok fazla açlık hissetmiyordum ama yine de midem kazınmıştı biraz.
"Ben acıktım. On dakika sonra Uşak'ta bir dinlenme tesisi var. Oraya gidip karnımızı doyururuz. Akşam da bir şey yemedin. Kemiklerin çıkacak. Annem zayıf kız sevmiyor haberin olsun."
Mayışmış halim bir anda kayboldu ve oturduğum yerde sırtımı dikleştirdim. Fadik Teyze nasıl gelin istediğini söylemişti demek. Kaşlarımı kaldırıp hiç ilgili değilmiş gibi "Ya demek öyle." dedim. İçim kan ağlıyordu orası farklıydı tabii.
Başını yavaş yavaş sallarken baya da bir ciddi görünüyordu. Boğazımı temizledikten sonra sesim içime kaçmış gibi "Peki senin için fark eder mi?" diye saf saf sormuştum. Gerçekten rezilliklerim asla bitmiyordu. Bana yandan bir bakış atıp arabayı durdurdu. Kırmızı ışık yanmıştı.
Gerginlikten bir anda tuvaletim gelmişti. Ellerimi sıkarken arabayı Fatih'in kahkahası doldurmuştu. Far görmüş tavşan gibi ona bakarken hala gülmeye devam ediyordu. Sesli güldüğü zaman dilimi genelde kısa oluyordu. Ama bu kez neredeyse gözünden yaş gelene kadar gülmüştü. Hayır yani o kadar da komik bir şey olduğunu düşünmüyordum. Nefesini düzene koyarken ara ara hala gülüyordu.
"Niye bu kadar güldün anlamadım yani. Komik bir şey mi oldu? Ay yoksa yüzümde falan mı bir şey var?"
Başını iki yana sallayıp küçük bir kıkırtı kaçırdı ağzından yine. Gerçekten bu kadar da gülünecek me vardı yahu?
"Gerginliğine gülüyorum. Sanki ben kilolu kız severim desem panter gibi saldıracaksın bana. Ama illa merak ediyorsan ben sarı seviyorum genelde. Gerisinin pek de bir önemi yok bence."
Donakalmıştım. Gerçekten elim yüzümde asılı kalmıştı. Kendisine öküz diyordu ama az sonra gözümden kalpler fışkıracaktı. Kendimi tutamadan bir anda "Ya sen ponçik misin?" diye bağırmıştım. Yanaklarını tutmak üzere elimi götürürken ne dediğimi fark edip kendimi bir anda geriye çektim. Bugün rezilliğin dibine vurmak üzere ayarlamıştım kendimi sanırım. Fatih de yüzünde dehşete düşmüş bir ifade ile bana bakıyordu.
"Ne çik ne çik?"
Koltuğa gömülürken yine sesim içime kaçmış gibi "Ponçik dedim ya." diye söylendim. Bana sanki hipopotam ile bale yapan karga görmüş gibi baktı.
"O ne kızım öyle küfür gibi, tövbestağfurullah ya!"
Gelen özgüvenle birden pis pis sırıttım. Ponçiğe böyle diyen Bonibon Bey'e ne derdi Allah bilir? Ama çok da umurumda değildi ben seviyordum sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gülü Sevdim (Tamamlandı)
Teen Fiction"Bir gülü sevdim bir seni sevdim." (Kapak Tasarımı: @missb ) ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~