(Lütfen bölüm sonu notunu okuyunuz.)
Beni güzel uykumdan uyandıran alarma çok naif sözler edemeden ayağa kalktım. Bir dakika bile geciksem beni almayacakmış haspam. Ikimiz de bekleyeceğini biliyorduk sonuçta.
Banyoda işlerimi hallettikten sonra hemen odama dönüp kıyafetlerimi giymeye gittim. Kot pantolonumun üzerine pembe boğazlı kazağımı giydim. Saçlarımı dağınıkça örüp sol omzuma attım. Yüzüme makyaj adına rimel ve ruj sürdüm. Süsü severdim ama fazlası çok kötü gösteriyordu.
Saati kontrol ettiğimde daha on dakikam olduğunu gördüm. Hemen mutfağa gidip ayaküstü atıştırdıktan sonra parlak sırt çantamı alıp dışarı çıktım. Bir dakika geç kalmıştım. Ayakkabılarımı giyip çıktıktan sonra Bonibon Bey elleri cebinde jilet gibi takım elbisesi ile arabasına yaslanmış tek bacağını sallayarak bana bakıyordu. Allah ne kadar da güzel yaratmış diyesi geliyordu insanın. Yanına gittim.
"İki dakika geç kaldın."
Gözlerimi devirdim. Kalbim bir öküzü seçmişti.
"Sana da günaydın. Gitseydin o halde?"
Çarpık bir gülüş belirdi suratında. Umarım bu gülüşün ona çok yakıştığını biliyordur.
"Gitmem."
Yutkunurken annem gibi 'Yandım.' diyip bağırasım gelmişti. Dudaklarımı birbirine bastırıp arabanın önünden dolanarak sürücü koltuğunun yanına oturdum. O da arabaya bindikten sonra bana bakmadan kafeye doğru sürmeye başlamıştı. Çenemi bir türlü tutasım gelmiyordu. Sessiz ortamlar boğuyordu beni.
"Kaç kişi çalışıyor kafede?"
Bana bakmadan bir süre düşündü daha sonra bana kısa bir göz atıp tekrar sürmeye devam etti. "Dört tane garson var. İkisi kız ikisi erkek. İki kişi de mutfakta çalışıyor. Niye sordun?"
Acaba kızlar nasıldı? Güzel miydi çirkin miydi? Yılışık mıydı yoksa sert miydi? Inşallah sevgilileri vardır da sarmazlar benim yiğidime. Vallahi koparırdım çığlığı.
"Nereye daldın yine?"
Sana tabii deli kime olacak?
"Hiç ya öylesine. Benim yapacağım şeyleri bir daha anlatsana kafama tam otursun."
Aslında dün konuşulan şeyleri harfi harfine hatırlıyordum. Benim amacım biraz daha sesini duymaktı. Gönlüm bugün bayram ediyordu.
"Hesap kitap işlerine bakacaksın. Kasadan sen sorumlusun. Aman ha senin mutfağa girmeni yasaklıyorum!"
Ağzımı hayretle açsam da daha sonra kaşlarımı çattım. Bu ne biçim şeydi ya?
"Niye ya?"
Gözlerini kısıp benim mavi gözlerime dikti.
"Niye olacak? Sen oraya girsen bir sakatlık yaparsın. Bardak falan kırarsın biliyorum seni."
Elimi çenemin altına koyup 'Daha neler biliyorsun koçum anlat da dinleyelim.' diyesim gelmişti. Tabi ki bozuntuya vermeden çirkefleştim.
"Aman be yemedim mutfağını, al başına çal. Ben zaten orada ne yapacağım?"
Başımı umursamazca salladı.
"Ben diyeceğimi dedim. Bir de kitaplık senin kontrolünde. Oradan bir kitap bile eksilmesin Bahar. Sana güveniyorum."
Nefesim bir anda tıkanır gibi oldu. Bana güveniyor olduğunu kendi ağzından duymak beni hem gururlandırmış hem de korkutmuştu. Korkuyordum çünkü onun güvenini boşa çıkarmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gülü Sevdim (Tamamlandı)
Teen Fiction"Bir gülü sevdim bir seni sevdim." (Kapak Tasarımı: @missb ) ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~