Bölüm 2

13.4K 830 378
                                    

Evet, bölümü cumartesi günü yayınlayacağımı söylemiştim ama benim için çok değerli bir insanın yoğun tacizleri sonucu bugün yayınlamaya karar verdim. O şuan aramızda ve kendisini çok iyi biliyor. bu satırları okurken yüzünde oluşacak şapşal gülümsemeyi hayan edebiliyorum.

Bu bölüm sana gelsin :) 


...

İnsanoğlu çiğ süt emmiş derler. Ben mi? Ben anne kokusu bile almamış bir kızım. Doğar doğmaz terk edilen ve bir cehenneme bırakılan bir kızım. Acılarına sarılıp uyuyan, yediği her dayağın ardından yine de anne diye ağlayan bir kız.

Ben artık o küçük kız değilim. Dansla tanıştığım gün hayatımdan birçok şeyi rayına oturtmuş sıkıştığım rayiha kuyusunda nefes alacak bir delik bulmuştum.

Şansım olan kadının benden gideceğini bilmek her ne kadar canımı yakıyor olsa da bunu ona belli etmeyecek kadar dersimi iyi almıştım ondan.

"Duygular küçüğüm, zaaftır duygular, zayıflıktır. Kullanmasını bilene en büyük güçtür."

Bunu demişti Elenora bir konuşmamızın başında. Ve bu sözleri bende bir yaşam felsefesi olmuştu adeta.

Hastaneden sonunda çıkmıştım. Ve okula gitmek için hazırlanıyordum. Geldiğimden beri Büyük Hanım benden uzak duruyordu. Bu bir bakıma iyiydi. Ama gelecek olanın daha şiddetli olacağını bilmek o kadar da iyi hissettirmiyordu.

Bu kasvetli ortamda daha fazla durmamak için yemek haneye uğramadan okulun yolunu tuttum. Boş bakışlarım dümdüz önüme bakıyor etrafımda olanlarla katiyen ilgilenmiyordum.

İnsanlar öyle boş yaşıyor, öyle saçma şeylere acı çekiyorlardı ki bu acısı büyük insanlara küfür etmeleri gibi bir şeydi.

Küfür hoş değildi. Ne bir kadın ne de bir erkek için. Şimdi herkesin ağzına pelesenk olmuş günlük yaşam diline adeta bir kene gibi yapışmıştı. Rahatsız edici olduğunun çoğu kişi farkında değildi şüphesiz.

Erken geldiğim için yarısı boş olan okul bahçesinden geçerek kantine doğru ilerledim. Fazlası ile sessiz ve güçlü adımlarım duyulmayacak kadar naifti. Hoş duysalar bile bakmazlardı. Görünmezdim ben onların gözünde.

Işığımı söndürdüler anne; sen bıraktın babam terk etti ışığımı çalmaya çalıştılar benden. Kalan bir parça kırıntıyı dansımla sarmaladım müziğime sakladım karmaşık matematik problemleri ile çevreledim kimse ulaşmasın diye.

O kadar iyi sarmaladım ki ben bile görmüyorum artık anne...

Kantinden kaşarlı tost, sade bir kahve alıp en arka köşeye oturdum. Kimsenin bakışı üzerimde değildi. Yüzümü yanımdaki cama doğru çevirdim. Küçük bir ısırık aldım tostumdan. Ruhsuz bakışlarım camdan görünen bahçede dolanıyordu.

Tasasız bir hayat süren yaşıtım olan öğrencilerde. Cıvıl cıvıl genç kızlarda. Düşüncelerim onlardan kat kat büyüktü. Bu kendini büyük görmek değildi. Bu sadece gerçeklerdi. Yaptıkları boş muhabbetlerin toplamı kadar kitap okuyordum ben. Sürdükleri ojenin renkleri kadar dil çalışıyordum.

Elenoranın bana öğrettiği Fransızcanın yanına İngilizce, İspanyolca ve Rusçada eklemiştim. Dil öğrenmenin zevkine varmıştım. Öğrenmeye açtım. Hep daha fazlasını istiyor azıyla yetinmiyordum. İnsanlara gerek duymamam bu yüzdendi belki de. Başka şeyler dost olmuşlardı bana.

Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin