Yedi dilde ağırlar yaktı yüreğim. Yıkılan umutlarına, kırılan güvenlerine! Yedi dildi ağıtlar yaktı yüreğim çaresiz kalışlarına. Hüzünle doldu, kederle taştı sonunda tüm hisleri sonsuzluğa uğurladı.
Birden bir gece yeni bir hayat bağlandı düşüncelerime. Geçmişi kaldıramayan ruhum yeni bir hayatın yükünü omuzlamaya çalıştı ve tam o gece bir bebek rahme düştü.
Adım adım seyrettim gelişimini. Kucağıma doğdu, yedisinde beni sardı on yedisinde bana düşman oldu. Bacağıma sarılmış küçük Mehir ile karşımızdaki kadına bakıyorduk şimdi. Ne Mehir gibi kahverengi gözleri vardı ne de benim gibi iki farklı renge sahipti. Katıksız hayat parıltılarının oynaştığı göz safir mavisiydi.
Karşımda gördüğüm kadım hem büsbütün ben hem de bir yabancıydı. Boyu, kilosu, saçları... gözlerini görmesem aynaya mı bakıyorum acaba diyebilirdim lakin iş gözlere geldiği zaman onun ben olmadığımı tek bakışta anlayabiliyordum.
Kırmızı topuklularının üzerinde yaylanarak bana doğru yürüdü. Yürüyüşü sanki uçmak gibiydi. Biliyordum çünkü bende böyle yürüyordum. Biliyordum çünkü ben baleye sığınıyor onun zarafeti ile sarmalanıyordum.
Topukluların verdiği avantaj ile bana yukarıdan bir bakış attı. Karşımda artık yedisinde beni saran küçük Güneş yoktu. Karşımda büs bütün güçlü bir kadın olan yetişkin bir kadın vardı artık. Lakin ne olursa olsun ben ikisinden de güçlüydüm.
Umarsız adımlarını kenardaki koltuğa yönlendirdi ve bacak bacak üstüne atarak oturdu. Kan kırmızısı ojeler sürdüğü parmaklarında gezdirdiği bakışlarının ucu ile bana baktı sonunda.
"Oturmayacak mısın?"
"Gerçek olmadığını biliyorsun değil mi?
Attığı kahkaha ile kaşlarım çatıldı. Ben asla böyle gülmezdim. Esasen ben genelde hiç gülmezdim ama biliyordum ki o bizden farklıydı. O benden çok farklıydı.
"Gerçeğim Hayalet. Tıpkı yanındaki o küçük kızın gerçek olduğu gibi."
Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Beni oyuna getiremeyecekti. Bunu o da gayet iyi biliyordu fakat vazgeçmeyeceğinin de farkındaydım.
Griye dönüp odadan çıkmak için kapıya doğru ilerledim. Kapıyı araladığımda arkamdan duyacağım kadar güçlü ama kısık bir sesle konuştu.
"Zayıf anını bekliyor olacağım!"
Kapıyı arkamdan kapatıp kapıya yaslandım. Bir ay boyunca bu parçalanmışlığı beklemiştim. Yeni kişiliğin oluşmasını ve olgunlaşmasını izlemiştim. Kaçınılmaz bir son olduğunu biliyordum bunun. Lakin karşımda bu denli güçlü bir kişilik beklemiyordum.
Disosiyatif Kimlik Bozukluğu'nun başıma gelmesi olası yan etkilerden en hafif olanıydı. Şimdilik bunu tek başıma nasıl atlatabileceğimi bilmiyordum. Güçlü bir yan karakterden kurtulmak varlığının her ne kadar benim ürünüm olduğunu bilsem de gerçekten çok zor olacaktı.
"Mehir?"
Sorgu dolu gözler ile bana bakan Dağhan'a çevirdim bakışlarımı. İki büyük adımda yanıma gelmiş ver karşımda durmuştu.
"İyi misin?"
Başımı usulca olumlu anlamda salladım. Büsbütün bir iyilik halinden söz etmek imkansızdı. İdare edemeyecek kadar da hiç kötü olmamıştım zaten.
"Yemek hazırladım. Gel yiyelim."
Kadife sesi kulağıma her ulaştığında içimdeki fırtınanın biraz olsun yatıştığını hissediyordum. Tıpkı bu hissin bana değil Güneş'e ait olduğunu bildiğim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALET
ActionDüşe Kalka büyür insan. Kimi kanar kimi yanar. Çoğunu annesi sarar. Bazılarının ise yaradır annesi ta derinlerine. Benim annem bana el, bana yabancı. Benim annem kalbimdeki en büyük sancı. Kimsesizliği siz bana sorun. Ya da sormayın. Kelimelerle a...