İnsanın en güçlü silahı nedir diye sorarlarsa bazıları buna nükleer silahlar, bazıları kesici ve delici aletler diyebilirdi. Ama bence en güçlü silah sevgiydi. Bir insanı sevgi ile öldürdüğün saman faili asla ortaya çıkmazdı.
Bir insanı sevgili ile öldürdüğün zaman ruhu sizden şikayetçi olamazdı. Sevgi benim için Elenoranın katı disiplini, sevgi benim için ayaklarımı parçalayan bale, sevgi benim için ilk yaram Kaan'dı. Hayır, beni öldürmedi. Beni öldürmesine izin vermedim, çünkü yarayı ilk aldığım an vazgeçmesini bildim.
Sevmek koşulsuz şartsız güvenken ben hiçbirine tam olarak güvenmedim.
Lisenin ikinci yarısında boş koridorda karşılaştığım saf bakışlı masum gülüşlü çocuktu sevgi. Zaman o masum çocuğu benden almış yelkovan ve akrebin arasında akrebin zehrini diline işleyerek bakışlarına bir fahişenin tuhumlarını ekmişti.
Ve o gün Kaan benim için bitmişti.
Belkide hayatım boyunca görüp göreceğim en büyük sevgi kırıntısıydı o.
"Ben hiç evlenmedim!"
Bakışlarım ellerimin arasındaki resimden konuşan adama çevrildi. Beni neden buraya getirmişti. Bana neden bunu söylemişti bilmiyordum.
"Bir oğlunuz var diye biliyorum."
"Evet var. O bir kadına aşık olmadan önce başıma gelmiş bir şeydi."
Bir kadına, bir adama aşık olmak. Şiirlerde kitaplarda bahsedilen o duygu. Belkide sevgilide tanrıyı bulmaktı aşk.
"Ya sonra."
"Sonrası yok. İnsanlar hatalarının bedellerini öderler tıpkı babam gibi, tıpkı benim gibi."
Tini atan rengimin baştan ayağa ürpertisini hissettim tenimde. Ufak bir sarsıntı ile titreyen ellerimle resmin üzerinde bir noktaya kitlenmişti gözlerim. Yutkundum derince.
"Babanızın intihar ettiğini sanıyordum."
"Öylede, ama öyle olmamalıydı."
Üzerimde hissettiğim yoğun bakışlara gözlerimi çevirdiğimde ilk defa birinin içimi gördüğü hissine kapıldım. Bu korkunçtu. İçimdeki küçük Mehir onu saklayamayan buzdan şatomun zemherir bir köşesinde titreyerek saklamaya çalışıyordu küçük bedenini.
Kalbimdeki kara yılan acımasız zehrini ince bacaklarına zerk etmiş onun ölmesi için an kolluyor. İblislerin o küçük kız için gözyaşı döküyordu.
Yaralarımı saracak kimsem yoktu benim ama o küçük kız çocuğu benim onu sarıp sarmalama mı bütün kötülüklerden korumamı istiyordu. İçimde ona karşı en ufak bir merhamet kırıntısı bile bulundurmamak benim suçum değildi. Güçsüz olmak onun suçuydu.
İnsanlar yalnız doğar ve yalnız yaşarken onu tutmak, onun yanında olmak benim yapabileceğim bir şey değildi. Onun yanında olmak demek; benim de yanımda onun olması demekti ve ben bunu istemiyordum. Ben yanımda kimseyi istemiyordum.
"Şafak..."
Bu isim tüylerimi diken diken etti. Ruhumu sarstı. Büyük buzdan şatomun kuleleri artan soğukluğa dayanamadı ve çatlayarak dökülmeye başladı. Bunu bana yapan bir isim miydi yoksa o isim zikredilirken sesinde yer edinen tonlar dolusu duygu muydu?
Özlem, acı, sevgi ve sanırım daha çok vicdan azabı vardı bu ses tonunda.
"Şafak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALET
AcciónDüşe Kalka büyür insan. Kimi kanar kimi yanar. Çoğunu annesi sarar. Bazılarının ise yaradır annesi ta derinlerine. Benim annem bana el, bana yabancı. Benim annem kalbimdeki en büyük sancı. Kimsesizliği siz bana sorun. Ya da sormayın. Kelimelerle a...