Bölüm 16

9.3K 596 219
                                    

Acı içinde kıvranan çocukluğum benden yardım dilenirken yapabildiğim tek şey boş gözler ile kan kaybetmesini seyretmekti. Ne elinden tutabilirdim ne de yaralarını sarabilirdim. Güçlü olmak için buna ihtiyacı vardı. Güçlü olmamız için buna ihtiyacımız vardı.

O ve ben aynı kişilerdik ama asla aynı olmayacaktık. Onun gözlerindeki saflık, onun gözlerindeki kırgınlık ve sevgiye duyulan açlık bende olan boşluk ile yarışır durumdaydı.

Onun gözlerine bakan birisi tüm çıplaklığıyla gerçeklere ulaşabilirken benim gözlerime bakan birisinin ulaşabileceği tek şey sonsuz karanlık olurdu.

Bundandır belki kan kaybedişine göz yumuşum. Bundandır belki acılar içerisinde kıvranışına göz yumuşum.

Kulağımda yankılanan sese düşüncelerimden arınıp yeniden dikkat kesildim. İki hafta içerisinde geçmişe dönük tüm ses kayıtlarını dinlemiştim. Şuan elimde Kartal Beye ait fazlası ile önemli bilgiler vardı.

Yönettiği yer altında herkesten saklanan oğluna kadar. Evet, hepimiz bir oğlu olduğunu ve nasıl biri olduğunu biliyorduk ki ben üç yıl önceki genelev operasyonundan yakından tanıyordum kendisini.

Bir yıl boyunca en çok duyduğum ise Şafak ismiydi. Kartal Bey her boş kaldığında o çerçevenin önüne geliyor ve dertleşiyordu. Kadının sarıldığı adamın adının Savaş olduğunu öğrenmiştim ve Kartal Bey Ve Savaş baba bir kardeşlerdi.

Şafak ile yaşadıkları ve onun ölmesinden duyduğu derin acı o kadar büyüktü ki. Kelimelerin anlamsız kaldığı yerlerde gözyaşlarının devam ettiğine birçok kere şahit oldum. Bir adam bir kadını nasıl bu kadar çok sevebilirdim aklım almıyordu.

Ve aklımın almadığı daha büyük şey ise Şafak SONER'in kendini bu kadar çok seven bir adamla değil de Ulaş adında bir adamla evli olması.

Şafak,Ulaşın önünde diz çöküp evlenme teklif edecek kadar güçlü bir kadınmış. Sosyal medya üzerinde hiçbir resme rastlayamamıştım. Verilen bilgilerde o kadar sınırlı ve azdı ki ulaşabildiğim tek yer Ulaş'ın ölen eşi olduğuydu.

Ulaşın oğlu özel bir koleje yeni başlamıştı ve Kartal beyin oğlu Dağhan ise o okulda matematik öğretmeniydi.

Çalan telefonum ile kulağımdan kulaklıkları çıkartıp açtım telefonu. Arayan Kurt'tu ve tek bir cümle söyleyip kapattı telefonu.

"Buraya gel."

Derin bir nefes alıp oturduğum yerden kalktım. Ayaklarım geri geri giderken hızlı adımlarım akademiye bir önce ulaşıp geri dönem için uğraşıyordu. Koridorda ilk gördüğüm kişiye hemen Kurt un yerini sordum. Odasında olduğunu söyleyince indiğim asansöre yeniden bini 2 kat daha aşağa indiğimde kıdemlilerin odalarının olduğu koridora varmıştım.

Birkaç uzun adımdan sonra Kurt'un kapısına geldiğimde sakince kapıyı tıklatıp içeri girdim ve masasının başında oturan Kurtu selamladım.

"Konu neydi?"

"Yeni bir görev, uzun soluklu olacak."

Dişlerimi sıkıp sakin kalmak için kendimi zorladım. Önüme bir dosya attığında açıp inceledim. Dosyada yer alan bilgiler büyük bir uyuşturucu baronunun varisine aitti. Lisenin birinde Biyoloji öğretmenliği yapıyordu. Dosyada karıştığı olaylar işleyip de üstü örtülen cinayetleri.

"Ne yapmamı istiyorsun."

"Liseye gitmeni."

"Ne yapmamı?"

Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin