Bölüm 9

11.3K 690 414
                                    

Kendimi kayıp hissettiğim anlar oldu, çok nadir hissederdim bu duyguyu... bir insan kayıp hissettiği için sevinir miydi? Ben seviniyordum çünkü ben kayıp hissettiğim anlar dışında pek bir şey hissetmiyordum.

Varlığımı sorguladığım kaç gece cevapsız kalışlarına karşı Tanrıya isyan edişlerimde ondan aldığım tek şey acı olmuştu. Şayet tanrı var ise bana acıyı reva görmüş olmalı. Acı, çocukluğumun kanayan yarası. Anne... acılarıma aradığım merhem.

Uykusuz geçen yolculuğumun sonunda evimin olduğu sokağa gelebilmiştim. Açıkcası pek yorgun hissetmiyordum fakat Texas bu uzun yolculuktan fazlasıyla huzursuz olmuştu.

Yan koltuktan tabletimi alıp sokağı ve binayı kontrol ettim kameralardan. Çatılarda gezemeyecek kadar hantaldı Texas.

Herşeyin nomal oldduğunu görünce daha fazla beklemenin bir anlamı olmadığını bilerek yeniden yola koyuldum. Beş dakikanın sonunda arabayı binanın önüne ilk boş bulduğum yere park ettim. Arabadan inip kapıyı sonuna kadar açtım.

"Gel kızım."

Texas arabadan inip yanıma geldiğinde kapıyı kapattım ve aracı kilitleyip binaya doğru ilerledim. Kapıya adım adım yaklaştıkça birşeylerin ters gittiği hissi içimi kemirmeye başlamıştı.

Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde biraz ilerimde park halinde olan siyah filmli araba dikkatimi çekti. Gözlerimi kısmış arabayı göz hapsine almışken kapısı açıldı ve Kuzgun arabadan indi.

Benim kadar zeki bir insan var ise bu şüphesiz Kuzgun'du. Lakabını kara kaşından kara gözünde almadığını bir bakışta anlardınız. Karanlık gözlerinde zeka prıltılarını çok dikkatli bir şekilde bakarsanız görebilirsiniz. Ama hayır, kuzgunun gözlerinin içine bakmak her baba yiğidin harcı değildi.

Üç yıl önceden bu zamana bile o kadar büyük değişim geçirmişti ki ufakcık taktir etmiyor değildim. Sadece bu kadar. Taktirden fazlasını düşünmüyordum. Arabadan çıktı an yüzünü yakalayan kameralar sebebiyle kolumdaki saat öterek sinyal verdi.

Biraz geç kalınmış bir şeydi bu. Ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar ilerlerse ilerlesin teknolojiye güvenemiyordun. Mesela şimdi olduğu gibi.

Ağır adımlarla yanıma geldiğinde tepeden bir bakış attı bana. Uzun bir insan olmama rağmen Kuzgunun yanında küçük kalıyordum. Sulak yerde büyümüş tabiri ona cuk oturuyordu.

Karşılıklı durduğumuzda konuşşmadan gözlerimin içine baktı. Bende ifadesiz yüzümle onu seyrediyordum. Bakışları kısa bir an bacaklarıma dolanmış yorgun Texas'a değdi. Bakışlarını yeniden bana çevirdiğinde dişlerimi sıkıp binanın kapısını açtım ve sakin adımlarla katları tırmanmaya başladım.

Beni takip edeceğini biliyordum. Nerede olduğumu, ne yaptığımı soracağını da biliyordum ve o da cevap vermeyeceğimi biliyor olmalıydı. Mecburiyet olmadığı sürece konuşmadığımı, konuşmak istemediğimi bunca zaman da anlayamadı ise yapacağım bir şey kalmıyordu geriye. İstediğini yapabilirdi.

Dairenin kapısını kapatmadan içeri girdim salona doğru ufak adımlarla ilerlerken üzerimdeki kapişonlu switi çıkartıp rast gele bir köşeye fırlattım.

İçimdeki tulumun boynuma kadar olan fermuarını nefes alabileceim kadar aşağı indirip derin bir nefes aldım. Kendimi ilk bulduğum koltuğa attığımda kaslarımın sızladığını hissettim. Bugün yaşadıklarım beni fazlasıyla yormuştu.

Dairenin kapısı kapandıktan sonra yanıma yaklaşan tüy kadar hafif adımların sesini duydum. Böyle büyük bir adam nasl böyle narin yürür anlaması zordu ama bir panter kadar sessiz ve hızlı oluşu etkileyiciydi.

Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin