Bölüm 24

8.5K 620 86
                                    

Biraz gecikmeli oldu kusura bakmayın. Bu hafta iki günde bir bölüm atacağım. belki her gün bile atabilirim. keyifli okumalar....

Güven, öyle lanetli bir duyguydu ki, seni kendi ayakların ile ölüme sürüklerdi. Yürüdüğün yolların farkında olurdun. Sonu gelmez uçurumlara gözü açık atlardın.

Güven... tanımsız bir kelimeydi benim için. Ben kısacık hayatımda kimseye güvenmemiştim. Ben kısacık hayatımda kimseyi liman edinmemiştim.

Cenin pozisyonunda yattığım yatakta bakışlarım beyaz duvarın üzerindeki siyah noktadaydı. Sabaha kadar o lekenin ne lekesi olduğunu düşünmüştüm. Bir ara kalmış bakmış ve temizlemeye alışmıştım ama ellerim bir türlü temizlemek için uzanmamıştı.

Ardından yeniden yatağa girip o lekeyi seyretmiştim. Küçük değersiz bir lekeydi ama sabahı etmemi sağlamıştı.

Saat dokuzu bayağı geçmiş ona kucak açmıştı ama benim kalkmaya niyetim yoktu. Avuçlarımdaki güzel kokulu toprağı küçük bir tabağa koymuştum ve başucumdan ayırmıyordum.

Bir toprak kan kokar mıydı? Annemin toprağı kokuyordu. Annemin toprağı hanımeli karışık kan kokuyordu.

Annemin öldüğüne bir türlü inanamıyordum. Kabullenmemek kolaydı esasen zaten hiç yanımda olmamıştı ama ölü olduğu düşüncesi benime ağrılar saplıyordu.

Çalınan kapı sesi kulağıma dolduğunda aldırmadım. Çalar çalar giderdi nasılsa. Fakat birkaç kısa dakikanın ardından kapı yeniden çalmıştı. Yeniden ve yeniden. Üstüne basılan zilde eklendiğinde uykusuzluktan kızaran gözlerimi kırptım ve tıpkı bir ölü yavaşlığında kalktım yataktan.

Çıplak ayaklarım soğuk tabana değdiğinde kısa bir ürperti geçti vücudumdan. Kapının ısrarlı çalışının üzerine sakin adımlar ile kapıya vardım ve derin bir nefes çektim içime. Ardından kapıyı sonuna kadar açtım.

Karşımda gördüğüm yüz beklediğim bir yüz değildi. Kenara çekilip geçmesi için yol verdim. Yutkunurken boğazıma takılan tükürüğün sebebi gerçekten birine güvenmemem gerektiğini anlamadı.

Konuşma gereği duymadan mutfağa ilerledi ve bir sandalye çekip oturdu. Bende ardından sessiz bir şekilde ilerleyip kahve makinesinin düğmesine bastım.

Karşısına geçip oturduğumda bakışları tezgahın üzerindeydi. O konuşana kadar konuşmadın. Sabır ve sükunet içerisinde bekledim konuşmasını. Bu arada ilk kahvelerimizi bitirmiş ve ikincisini doldurmuştum. Sonunda konuşmaya karar verdiğinde dudakları aralandı ve güçlü sesi yankılandı kulaklarımda.

"O çocukla nasıl bir ilişkin var?"

Beklediğim sorunun gelmesi ile gözlerimi yudum. Saniyelik yumuşum tüm kırgınlığımı absorbe etme üzerineydi. Kuzgun her defasında beni hayal kırıklığına uğratıyordu. Onunla en azından arkadaş olduğumuzu düşünmeye başlamıştım.

Bunu güzel bir şekilde bertaraf etmişti ve ona güvenmemem gerektiğini çok güzel bir şekilde göstermişti.

Konuşmak için dudaklarım aralanması ve kapının çalışı aynı saniyelere tekamül ediyordu. Cevap vermeden ayağa kalktım ve kapıya ilerledim. Şu sırlar gelen gidenim çok oluyordu.

Kapıyı açtığımda bana yüzünde ılımlı bir tebessüm ile bakan Dağhan ile karşılaştım. 180 derece dönüşünün sebebini büyük oranda merak ediyordum ama sormayacak kadar da kendimdeydim.

"Günaydın."

"Sana da Dağhan."

"Girebilir miyim?"

Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin