Elimde avucumda ne varsa kainatın semalarını uğurlamıştım küçükken. Elimde olan tek şeyin umutlarım olması ve sıkı sıkı sarılığım umutlarımı bırakmak canımı o zamanlar çok yakmıştı.
Şimdi de yakıyordu. Oysa bundan iki ay öncesine kadar hiçbir duyguyu hiçbir acıyı barındıramayacağımı düşünüyordum bedenimde. Şimdi ise hem acı çekiyor hem de umut ediyordum.
Usul usul uzaklaştığım boşluğa ben dönüp bakmasam da içimdeki küçük Mehirin bakışları tam orada zehir yeşili gözlere sahip adamın ellerine sıkı sıkı sarılmış Güneşteydi. Mehir yeni sahip olduğu büyük bir parçasını orada bırakıyordu ve yarasından akan kanı Güneş ve benden başka kimse görmüyordu.
İşin daha da acı olan tarafı hepimiz yaralıydık, hepimiz kan kaybediyorduk. Mehirin sırtını sıvazlayıp ardıma bir daha bakmadan evin yolunu tuttum.
Uzun yürüyüşün ardından eve vardığımda beni kapıda yüzü kızarmış gözlerine kan oturmuş bir adet Koray karşıladı.
"Koray..."
Cümlemi yarıda kesen şey yanağımda patlayan şiddetli tokattı. Kısa bir an ifadesiz kalacakmış gibi olsam da hemen kendimi toparlayıp elimi yanağıma koydum ve dolu dolu gözlerimi Koraya çevirdim.
"Bundan sonra dışarı adım dahi atmayacaksın."
"Ben..."
"Sus cevap istemedim senden. Anladın mı beni bir adım dahi atmayacaksın o bahçeden dışarı."
Diyecek çok şeyim vardı ama kelimelerim kayıptı. Bir yerlerde Dağhan'ın beni izlediğine emindim. Tıpkı akademinin de izlediğine emin olduğum gibi.
Başımı uysal bir şekilde salladım. Seviyordum ya bu adamı o ne yapsa kabul ederdim ya. Çarkına sıçayım böyle dünyanın, böyle erkeklerin.
Koray dirseğimden tutup beni içeri doğru sürüklerken bir yere çarpıp çarpmadığımı umursamıyordu bile. Yatak odasına girdiğimizde beni yatağa fırlatmıştı. Dolu bakışlarımı ona çevirip baktığımda işaret parmağını sallayarak konuşmaya başladı.
"Çıkmayacaksın bu odadan ben gelene kadar."
Koray dışarı çıkıp kapıyı üzerime kitlediğinde olduğum yerden ileri fırlayıp kapıya atıldım ve kapıya vurarak bağırdım.
"AÇ KAPIYI KORAY, BANA BUNU YAPAMAZSIN. KARINIM BEN SENİ. AÇ KAPIYI."
Çarpılan dış kapının sesini duyduğumda hala kapıya vuruyor ve bağırıyordum. Yorulana kadar da bağırmaya devam ettim. Sonunda tükenmiş bir şekilde yatağa yattım ve yorganı başıma çektim.
Derin bir nefes alıp yüzümdeki o acılı ifadeyi anında sildim. Sanırım bundan sonra daha zor günler beni bekliyordu.
Uykunun huzurlu kollarına kendimi bırakırken kendimde sabredecek gücü arıyordum bir yandan da neler yapmam gerektiğini düşünüyordum. Dağhan burada olduğuna göre Kartal'da buradaydı.
Beni kurtarmak için harekete geçmeleri olası bir ihtimaldi. Bunları daha sonra düşünmek için rafa kaldırdım ve huzursuz bir uykunun kollarına bıraktım kendimi.
...
Üç hafta, toplamda üç hafta geçmişti Koray'ın beni odaya kapattığı o günün ardından. Her gün daha fazla kavga etmiş daha fazla şiddetine maruz kalmıştım.
Güçsüz bir kadın olduğumu düşündükleri için hiçbir şey yapamıyordum fakat takatimin tükenmesine çok az kalmıştı.
Yaptığım kahveyi yanıma alıp dışarı çıktım ve salıncağa oturdum. Usul usul sallanırken son bahar rüzgarı yüzüme vuruyor biraz olsa sakinleştiriyordu beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALET
ActionDüşe Kalka büyür insan. Kimi kanar kimi yanar. Çoğunu annesi sarar. Bazılarının ise yaradır annesi ta derinlerine. Benim annem bana el, bana yabancı. Benim annem kalbimdeki en büyük sancı. Kimsesizliği siz bana sorun. Ya da sormayın. Kelimelerle a...